icq harflerinin okunuşu I se ku- I seek you — yani Seni ararım…
icq size ne hatırlatıyor bilmiyorum. Bana “çetleşme”yi hatırlatır. Benim ilk göz ağrım diyelim.
icq ‘den sonra MSN girdi hayatımıza. Epey bir zamanda onu kullandık. Bu arada farkına varmadık belki ama icq sessizce çıkmıştı hayatımızdan. Internet’in erken dönem kullanıcılarındanım. Şimdi geriye dönüp wayy be ne günlerdi o günler diyebileceklerden.
Sonra MSN’e alışmışken akıllı telefonlarla birlikte yeni alışkanlıklar edinmeye başladık. MSN de akıllı telefonlara uyum sağlayamadığı için kaybolup gitti öncekilerin peşi sıra. Sonra ne olduysa WhatsApp hayatımıza girdikten sonra oldu. Artık, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını anlayanlar anladı ta o zamanlar. Bazıları asıl Facebook’tan sonra ne olduysa oldu da diyebilir.
Birkaç gündür ortalık toz duman. Facebook’un WhatsApp için açıkladığı kararlar hepimizin fikir yürüttüğü konu haline geldi. Evrim Kuran “Bizim ülkemizde bir kitap okuyan uzman iki kitap okuyan guru olur” demişti Youtube de dinlediğim videosunda. Ben bu yazıyı mesajlaşmanın erken dönemini yaşamış bir kullanıcı olarak kaleme alıyorum.
icq kullandığımız dönemlerde bu programın İsrail devletine ait olduğu ve bilgisayarlarımıza virüs yerleştirip bilgilerimizi çaldığı konuşulurdu. Şimdi de durum çok değişmiş değil. Aradaki fark o dönem konuşulan bir şehir efsanesi idi; o zaman çalındığını düşündüğümüz bilgileri bugün bize haber verip zoraki iznimizle alıyorlar. Yani çalmalarına gerek kalmıyor artık.
Uzman olmasam da erken yaşlardan itibaren teknolojiye karşı koyulamaz ilgim var. Tüketiciye sunulan hemen her teknoloji ürününü deneyimleyebilmek büyük keyif benim için. Kullandığım akıllı telefonda kurulu program sayısı 100’ün üzerinde. Hafta sonu ben de ilk kullanıma sunulduklarında indirip hızlı bir inceleme için baştan savma kurduğum telefonumdaki Telegram, Bip, Signal programlarındaki profil bilgilerimi gözden geçirdim. Bakarsın bu günlerde lazım olur diye düzenleme yapmam şarttı.
Sonra başıma Newton gibi bir elma düştü: Facebook durup dururken bu yaygaranın çıkmasına neden sebep oldu? Zaten bizim bilgilerimizi kaydediyordu, ama kullanmıyordu; üçüncü kişilere satmıyordu vs. vs. diyen olacaktır. Kim biliyor satmadığını? Kim kontrol edip, denetliyor? Amerikan hükumeti mi? Neden? Yani Amerikalılar bizim için Facebook’a “Hoop kardeşim sen Türkiye’den topladığın bilgileri satamazsın” mı diyordu?
Ben, Facebook’un bizden topladığı verileri kaydedip çatır çatır ticari amaç için kullandığından eminim. En basitinden bir sürü kişiden kendim duydum. 11-12 yaşındaki çocuklarım bile bunu test etti; daha önce konuşmadıkları bir konuda konuştuktan sonra Google’da karşılarına ilgili reklamlar çıktı. Facebook ile Google’nin farklı şirketler olduğunu bildiğimize göre, demek zaten bunları kaydedip kullanıyorlardı.
Bir örnekte dün akşamdan; Annemle pancar hakkında konuştuk 3-5 dakika. Daha önce telefonun yanında pancardan bahsettiğimi hiç hatırlamıyorum. Bu sabah Instagram pancarla ilgili bir hesabı takip etmem için tavsiye etti bana.
Facebook bu yaygaranın kopmasına neden ortam sağladı? İşte Newton’un elmasının kafama düştüğü an burası. Bana göre ortalığa saçmadığımız gizli saklı neyimiz kaldıysa bu şekilde onları da ortalığa saçtırdılar bize… sadece 1-2 günde. Saçmayan kaldıysa ne mutlu onlara.
Signal, en masum mesajlaşma programı ilan edildi bir gecede. Neredeyse cep telefonu numaramızdan başka hiçbir şeyi kaydetmiyor diyebiliriz. Bu konuda Teyit.org’un twitter hesabında paylaştığı tabloları inceleyebilirsiniz. Kim, hangi bilgileri kaydediyormuş paylaşmışlar. Tamam kaydetmiyorum diyor; ancak bunu tüketici olarak bizim denetleme şansımız yok.
Peki, devletlerin var mı? Bana göre, yok. En azından ABD ve AB dışında yok.

Son birkaç günde gizli saklı neyimiz kaldıysa paylaştık; izinleri de verdik. Bir baktık ki WhatsApp bu kararından geri adım atmış. Gerçekten geri adım attı mı!? Onu işin uzmanları açıklayacak. Eğer karardan döndülerse demek ki istediklerini çoktan almış.
Söylemeden de geçmeyelim,
Düne kadar verilerimiz çok umurumuzda değilken biri gelip izninle dediğinde kıymete bindiler.
Muhtemelen yaşadıklarımızla, alışkanlıklarımızla veri ürettiğimizi de toplumun önemli bir kısmı bilmiyordu.
eknolojinin nimetlerine o kadar alıştık ki kopamıyoruz; Kopmayı da düşünmüyoruz.
Internetten, ilgili cihazlardan kopmadığımız sürece bizimle ilgili verilerin gizli kalması imkânsızdır artık. Bugün değilse de kısa bir süre sonra Internet olmadan hiçbir işimizi yapamaz hale geleceğiz. Internet’ten kopmanın mümkün olmadığı bir dünyaya doğru gidiyoruz diye konuşurken, WhatsApp gruplarımdan bir tanesine Haluk Özdil ile yapılmış bir programın linki düştü. Vakti olanlara programı izlemelerini öneriyorum: Ezber Bozan TV
Internet veya akıllı telefonlar üzerinden yaygın olarak yaşananları aynen ben de tecrübe ediyorum. Bu yazıda paylaştıklarım benim görüşlerim ve yaşadıklarımdan çıkarımlardır. Tahmin ediyorum bir çoğumuzun benzer tecrübeleri, benzer ya da benzemeyen düşünceleri vardır; paylaşmak güzeldir. Bunun için paylaştım.
Bu konuya uygun düşecek iki de kitap paylaşarak yazımı bitiriyorum.
1- Augmented – Artırılmış Gerçeklik – Brett King
Sağlıklı günlere kavuşmak umuduyla.
