Cübbe insanı keşiş yapmaya yetmese de bir fırsat çıktığında, keşiş göstermeye yeterdi.
İyi ya da kötü dediğimizde… bu iki büyük gezegenin bir dizi küçük uydusu vardır, kimi küçük bir iyiliktir, kimi küçük bir kötülük, küçük bir imrenme, küçük bir ithaf… Özünde insanların yaşamını oluşturan şeyler vardır, yani zayıflıklar, zaaflar…
Kötülük yüzeysel, işe yaramaz bir alışkanlıktır, üstelik toplumsal düzen açısından kalıcı bir tehdittir.
Her gün belli bir miktar kaosu kim seve seve kabul etmez? Kaos insana bu dünyada işgal ettiği yeri hatırlatır ve onu daha insan kılar.
Zorunlu bir seçimle karşı karşıya kaldığımızda ne sırtımızı dönebiliriz ne de hiçbir şey olmamış gibi davranabiliriz. Zaman kazanabilir ve kavşağı uzaktan gözlemleyebiliriz, inceleyebiliriz, hayran hayran seyredebilir, büyülenmiş kalabilir ve korkabiliriz, bir kenara çekilmesi ve geçmemize izin vermesi için nafile bir çabayla onu ayartmaya çalışabiliriz. Ya da öfkemizden etkilenerek geri çekilmesi umuduyla, el çırpabilir, küfredebilir, şiddetli el kol hareketleri yapabiliriz.
Ama o yol ağzı karşımızda durmaya devam eder. Sağdan mı gideceğiz, soldan mı?
Dikkat çekmek için kükreyen birinin sesi, eğer kimse onu dinlemeye kalkışmazsa, sonunda kısılır.
Eğer yaptığın işi ateşli bir aşkla seviyorsan ve bir ikilem karşısında vicdanının sesini dinlemeyi tercih ediyorsan, görev duygun var demektir. Bir yanda, dayatılan bir sessizliğin koruduğu hayat; diğer yanda, son bir hakikat çığlığını takip eden ölüm.
Basit kelimelerin hoş yanı, aldatmayı bilmemeleridir.
Aldatma gücünden yoksun, basit kelimeler.
Belki de mutlu olmayı başarabilecek kelimeler.
