Kitap Notları

Aceleci Sinek Süte Düşer

İnsan beyni ‘NEDEN’siz hareket etmez.

Bir nedenin olsun, güçlü olsun, yolunu kendin bulursun. KENDİN

Bir neden ver onlara, güçlü olsun, yollarını kendileri bulsun. AİLEN

Bir neden ver onlara, güçlü olsun ama çok güçlü olsun;

senin olmadığın yerde, senin için orada bulunsun. SOSYAL ÇEVREN

Kendine öyle bir iş bul ki ömür boyu aynı heyecanla yap ve hiç ama hiç çalışma.

Sadece hak edenler birbirine kavuşur.

Uygulayıcısı olmadığın şeyin, anlatıcısı olma.

Teniste başarılı olmanın sırrı ;

Out’a (dışarı) atma, fileye takma

Out’a atmak sorumluluktan kaçtığımız yerler, fileye takmaksa yakalandığımız yerleri ifade diyor.

Yollar, yola çıkmaya cesareti olmayanlar ve henüz yola çıkmamış olanlar için uzunmuş.

İnsan beyninin pratik çalışma prensipleri

  • İnsan beyni nedensiz hareket etmez.
  • İnsan beyninin birinci görevi bizi hayatta tutmaktır.
  • İnsan beyni sosyal bir beyindir.
  • İnsan beyni en az maliyetle, en iyi hayatı ister.
  • İnsan beyni acıdan kaçar, hazza koşar.
  • İnsan beyni karşılaştırmalarla / kıyaslarla çalışır.
  • İnsan beyni soru ve cevaplarla çalışır.
  • İnsan beyni netlikten hoşlanır.
  • İnsan beyni basit olanı sever.
  • İnsan beyni kendisine benzeyeni sever.
  • İnsan beyni onu zorlayan bir şey yoksa yaratımcı düşünmez.

İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın.

Kötü bir işin en gizli tanığı, vicdanımızdır.

Değerler; bizi doğru yolda tutan, yolun iki yanındaki bariyerler gibidir. Bariyerler ne kadar sağlamsa, yoldan çıkmanız da o kadar zorlaşır.

Zeka insanın düşünebilme potansiyelidir ve bir tek şeyle gelişir, kullandıkça. Bunun iki yolu var. Hayat insanları zaten olgunlaştırır ve zekayı, yani uyum becerisini asgaride geliştirir. Bu birinci yoldur. Akışa bırakırsın kendini. İkinci yol ise hayatla birlikte sen kendini olgunlaştırabilirsin. Bunun için ihtiyacın olan şey hedefli değişim. Bunun adı dönüşümdür. Finali ise gelişimdir. Zeka ile birlikte problem çözme becerisinin gelişmesi. Yani güçlenmendir. Yani uyum becerinin artmasıdır. Buradaki temel unsur, odaklı bir değişim, dönüşüm söz konusudur. Ama dönüşümde ihtiyacın olan kaslar devrededir.

Değişime kimse karşı değildir, yeter ki ucu kendisine dokunmasın. Ahmet Hamdi Tanpınar.

Bugüne kadar düşündükleriniz sizi bugün olduğunuz yere getirdi. Bundan sonra düşünecekleriniz de sizi başka yerlere götürecek. Hadi bakalım o halde adımı atmak gerek, en azından düşüncede! Değişime direnç gösterenler, hedefe inanırsa dönüşüm için gönüllü olurlar. Dikkat dilecek tek nokta hedefe inanmak için nedenler oluşturmaktır. O zaman ben benden başlayacağım. Nedenler bularak harekete geçeceğim.

İnsanın ne kadar zengin olduğunu ne kadar çok şeye sahip olduğu değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğu belirler. Eflatun

Less is MORE – Ne kadar az ihtiyaç, o kadar zenginsin.

Aynı anda başlamanın ve aynı anda bitirmenin hazzı başkadır. Bu takım olmanın, takım gibi hissetmenin en önemli unsurlarından biridir.

Kurumsal hayatın içerisinde, şirketin bir bölümünde, bir görev tanımının gereklerini yerine getirirsin. Özellikle büyük yapıların içerisinde sorumluluğunu aldığın görev tanımı, buradaki her bir kişinin sorumluluğunu aldığı basit ritim gibidir. Kurumsal hayatta yaptığın o basit işin bütüne etkisini görmekte zorlanırsın.

Ama burada yapman gereken şeyi, yapman gereken zamanda, olması gerektiği gibi yapmadığında melodiyi nasıl bozduğunu çok net bir şekilde görürsün. Bu yüzden de sorumluluğu almakta daha istekli olursun. Sen veya başka birisi yapmazsa ya da yapmanız gereken şeyi eksik yaparsanız melodi bozulur.

Samuray bütünü temsil eder.

Yapacağımız hatalar bütün ritmi bozabilir. İçinde bulunduğumuz tüm yapılarda ister iş hayatı, ister aile hayatı, isterse sosyal hayat olsun, aslında hepimiz birer samurayız.

İnsanların ritmi sevme nedeni basit ve sürekli olmasıdır.

Başarılı insanların hayatın içerisinde basit ama sürekli ritüelleri vardır. Başarısız olanların ise hevesleri… Onlar büyük adım atmaya çalışırlar. Bazen atarlarda… Ama adım büyük olunca arkasını getiremezler.

Hayatta ki hamlelerin basit ve sürekli olmasına ihtiyaç vardır.

İnsan beyni protein, yağ ve elektrolitlerden oluşur. %80’i sudur. Yani mutfakta rahatlıkla hazırlayabileceğiniz bir malzemedir. Prof. Dr. Sinan Canan

En iyi örnek kalp atışıdır. Basittir., süreklidir ama can verir. Hiç teklemez. Basittir, süreklidir ve can verir. Yemek yemek, su içmek. Basit ve sürekli.

Hayatın içindeki hamlelerin çok şiddetli olmasına gerek yok. Sadece ve sadece basit hamlelerin sürekliliğini sağlamaktır esas olan.

Bu göbeği nasıl eriteceğiz?

Yaptıklarını iki katına, yediklerini yarıya indir gider.

Başarılı olmaya çalışmaktansa, değerli olmaya çalışın. Einstein

Kendinize sormanız gereken, basit ve düzenli bir biçimde hayatınızı olumlu şekilde değiştirecek şeyler nelerdir? Listeden sadece birisini seçerek başlayın lütfen. Tüm yaptıklarınızı yapmaya devam ederken, kendiniz, eşiniz ya da işiniz için her gün bir şey yapmaya ne dersiniz? Ama her gün…

Başarı dediğimiz şey ne kadar orada olduğumuzla ilgilidir.

Yaşlılar yavaştır ama kısa yolları bilirler.

Zamanında orada olmak.

Başarı dediğim şey, sizin sorumluluk alanlarınıza ne kadar odaklandığınızla ilgili. Beynimiz bir sıralı işlemcidir. Bir işlemi bitirdikten sonra diğerine geçer. Bu nedenle insan beyni aynı anda sadece tek bir şeye odaklanabilir.

Beyni en çok yoran ilk program belirsizliktir. Olduğunda ya da olmadığında ne olacağını bilememe durumu. Eğer hayatınızda belirsiz süreçler varsa belirgin hale getirmek için lütfen elinizden geleni yapın.

En kötü karar, kararsızlıktan iyidir. Program kararsızlıktır. Kararsızlık olduğunda ya da olmadığında ne olacağını bildiğin iki durum arasında kalma halidir.

Her insanın iyi ve kötü yanları vardır. Sen onun kötü yanlarını ona bırak, iyi tarafı ile ilgilen.

Her evlilik başladığında, kadının da erkeğin de sırtına bir küfe asarlar. Evlilik ilerledikçe yaşanan küçük büyük her şey bu küfelere atılır. Aradan yıllar geçer ve küfeler ağırlaşmaya başlar. Artık taşınamayacak noktaya gelince de taraflardan birisi küfeyi, vay sen o çoraplarını neden kapının arkasına atıyorsun, vay bu yemeğin tuzunu bir türlü ayarlayamadın gibi sudan bir sebeple boşaltır. Öbürü de altta kalır mı? O da kendi küfesini boşaltır. Küfenin üstündekiler yakın zamanda olanlardır. Ama küfeleri baş aşağı edince henüz evliliğin arifesinden, flört döneminden tutun da evlilik öncesi yaşananlara kadar her şey bir bir açığa çıkar. Küfenin dibi kokuşmuştur. Artık tek amaç vardır. Birbirini daha fazla acıtmak. Vay senin annen bana evlenmeden önce şunu dediydi, asıl senin baban bana ne dedi biliyor musun? Vay senin kardeşin böyle, vay sen asıl kendine bak! Gibi onlarca gereksiz cümle. Yıllarca sırtınızda taşıdığınız olanca şey dökülür ortaya. Şimdi size bizden örnekleyeceğim. Nalan’la evlendiğimiz günden bugüne otuz yıldan fazla zaman geçti. İlk evlendiğimizde bizim de küfeler taştı. Döktük de… Ama o gün bir karar verdik. Küfeler yine olsun ama bir şartla altlarını delelim. Onlarca şey yaşadık sonrasında, küfeye de attık. Ama şunu şimdi çok iyi biliyoruz ki evliliğin sırrı bu. Altı delik küfe ağırlık yapmıyor.

Bilim tanımla başlar. Einstein

Bir şeyi tanımlamadan geliştiremezsin.

İş hayatımızda onlarca sürece dahil oluyoruz. Bu noktada en kıymetli şeylerden bir tanesi, neden orada olduğunun farkında olmaktır. Bu bize doğru adımları atmakta çok fayda sağlıyor. Diğer türlü haybeden gelip, haybeye gidiyoruz.

Satış, siparişi almaktır. Aldığın siparişin parasını da kasana koymaktır.

Pazarlama, gelecekteki siparişleri bugüne almaktır.

Müşteri, kişinin geri kalan hayatının iyi ya da kötü geçmesine karar veren kişidir.

İş hayatınızda, aile hayatınızda ya da sosyal hayatınızda dahil olduğunuz süreçlerde, NEDEN orada olduğunuzun farkındaysanız tamamdır.

İnsan eleştirdiği şeyi yaşamadan ölmezmiş.

Sonsuz ölçekle baktığında, problem dediğin şey aslında sadece bir noktadan ibarettir.

Aslında çoğu zaman problemlere doğru bakmasını bilmiyoruz. Bazen bizim yapabileceğimiz bir şeyler oluyor. Bu noktada sızlanmak yerine, en doğru soru: Ben şimdi ne yapabilirim?

Her şeyin aynı bir bıçakta olduğu gibi iki yüzü var. İnsanların şikâyet ettikleri şeylerle, şükrettikleri şeyler aynı. Sadece nereden baktığına göre değişir. Bıçak aynı bıçaktır. Bu arada akış-bakış ilkesi kesinlikle şu demek değil. Aman çok mülayim olun, size ne dayatılıyorsa kabul edin. Kesinlikle bundan bahsetmiyorum. Herhangi bir şeyden memnun değilsen ve değiştirme şansın, imkânın, gücün varsa hemen değiştir. Ama yapabileceğim bir şey yoksa elimden gelen her şeyi yaptıysam ve akış değişmeyecekse, bakışı değiştirmek şart. Diğer türlüsü sadece mutsuzluk. Daha önce bahsettiğimiz kabullenme süreci yani.

Mutluluğun sadece küçücük bir bölümü dış etkenlerle ilgili, geri kalan büyük bölüm beynimizin dünyayı nasıl algıladığıyla ilgilidir.

Eğer mutluluk, başarıya endekslendiyse beynimiz oraya asla ulaşamaz.

İnsan beyni bir gereksinimi tamamlandıktan sonra, yenisini tanımlamak üzere kurguludur.

TED (https://www.ted.com) konuşması:

İnsanın iyimserlik seviyesi artırıldığında, mutluluk avantajı diye bir şey yakalıyor. Beyin, pozitif olduğunda, negatif, nötr ya da stresli durumlara göre daha iyi çalışıyor. Algılama, algıladığını kavrama, yeni fikirler oluşturma gibi becerilerle birlikte kişinin enerjisi de yükseliyor ve araştırmalarla pozitif beyinin %31 daha iyi çalıştığı ispatlanıyor.

Algımız bizim gerçeğimizdir. Hayatı nasıl algılıyorsak öyle yaşarız. İnsan beyni sen onu neye inandırırsan, sana onu yaşatır.

Hayatın içindeki bütün olaylar nötr ’dür. Biz olaylara anlamlar yükler ve çeşitli tepkiler veririz.

Yani olaylar objektiftir ama bizim olaylara karşı verdiğimiz tepkiler sübjektiftir. Bu tepkileri de belirleyen şey bizim yıllar içinde oluşturduğumuz bakış açısıdır.

Akışı değiştiremiyorsan bakışı değiştir.

Rüzgârın nereden eseceğine karar veremeyiz ancak yelkeni ona göre ayarlamak bizim elimizde. Bakış açısı bir değişir, dünya değişir.

Farkındalık bir “an” dır. O an gelir ve kişi tüm geçmişini sorgular. Sonra hayatına başka bir yerden devam eder.

“Dünyada karşılaştığım her insan, en az bir yönüyle benden üstündür.” İnsana dair müthiş bir farkındalık.

Metin Hara – Yol: Farkındalık arttıkça taraftarlık azalır. Taraftarlık bazen bir spor kulübüne olur, bazen bir siyasi partiye, bazen mensubu olduğun dine, bazen de bir kişiye olur. Nereye taraftarsak, oradaki farkındalık seviyemiz düşüyor. Farkındalık gittiği anda teslimiyet başlar. Sorgulayamazsınız. Ne söylenirse doğru sanırsın. Aklını elinden alır. Gönül vermek çok daha güzeldir. Eğer gönül verdiğin şeyin taraftarı değilsen, onun için vereceğin her geri bildirim çok daha kıymetli olur.

Anadolu Deyişi: Sen bakarsın hepsi aynı koyun, çoban bakar hepsi farklı koyun.

İnsan, yapması gerekenleri yapan, yapmaması gerekenleri yapmayan, sorumluluk hisseden, şerefli bir varlıktır.

Üzerine düşünürsen bulursun.

İnsanlar ikiye ayrılırlar. Başarılı olanlar ve bahanesi olanlar. Üzerine düşünenler ya da düşünmemek için bahanesi olanlar.

Ne kadar çok şeye sahip olduğun değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğun ne kadar mutlu olacağını belirler.

İnsan beyni bir gereksinimini tamamladıktan sonra yenisini tamamlamak üzere kurguludur. İşte tam da bu yüzden her seferinde bir sonrakinin peşine düşüyoruz.

İhtiyacın kadar paran olursa ihtiyacın kadar yaşarsın. Kısılıp kalırsın, hiç hareket edemezsin. Ömrün hesap – kitapla geçer. İnsanın ne kadar parası olsun biliyor musunuz? Yarın bir gün birileri sizi bir şeyler yapmaya zorladığında, onlara HAYIR diyecek kadar paranız varsa, işte bu size yeten paradır.

Hayır diyecek kadar paran olsun.

Hayır yapacak kadar da paran olsun.

İnsan beyni en az maliyetle, en iyi hayatı ister.

Emeksiz yemek olmaz.

Bizim yazılımımız en az bedel, en az maliyet, en az emekle bizi mutlu ve başarılı yapmaktan sorumluyken, dünyanın yazılımı da bize tam tersini söyler. Emek olmadan, zahmet olmadan, bedel olmadan yemek olmaz! Buradaki sonuç şudur, dünyanın yazılımı ile insanın yazılımı terstir.

Fedakâr = Feda + kar

Cefakâr = Cefa + kar

Vefakâr = Vefa + kar

İnsan beyni feda, cefa ve vefaya çok da uygun bir beyin değil. Bu kelimeler daha çok dünyanın yazılımı ile uyumludur. Emeksiz yemek olmaz! Bununla birlikte kar yaklaşımlarına baktığımda beynimizin yazılımına en uygun kelime sefa kârdır. Feda, vefa, cefa alanlarında karlar geç gelir ama en önemli özelliği kalıcıdır. Tam anlamıyla senindir. Öncesinde ödenmesi gereken bedeller ödenmiştir.

Dünyada herkes hak ettiğini yani bedelini ödediği şeyi yaşar. Hak etmek için de hem kendin hem de başkaları için nedenler oluşturman şart.

Hedef mutlaka yazılı olmalı ki başka şeylerle ilgilenmeden ona odaklanmalı.

Alim unutur, kalem unutmaz.

Ne istediğinizi mutlaka yazılı hale getirin. Hedefiniz olmazsa ya da hedefinizi somutlaştırmazsanız rotasını bilmeyen gemiler gibi hayatın içinde rüzgârın yönüne göre savrulursunuz.

NLP (Neuro Linguistic Programming – Zihin Dili Programlama)’de temel kavramlardan birisi algıda seçicilik, diğeri ise duygusal keskinliktir. İnsan beyni doğuştan algıda seçicidir. Yani standart pakettedir. Her birimize doğumla birlikte verilendir.

İnsan beyni düşünce boyutunda gerçek olanla, sahte olanı ayıramaz.

Siz bir şeyi ona ulaşmış gibi hayal etmeye başladığınız anda, beyin içerideki bütün mekanizmayı siz onu gerçekten yaşıyormuşsunuz gibi ayarlar. Bu yüzden hayal var olan en gerçek şeydir. Çünkü %100 size aittir.

İnsan beyni kendi söylemleri ile çelişmez. Ne olur kendinize sürekli ne istediğinizi söyleyin. Ne istemediğinize odaklanmayın. Çünkü beyin bunu ayırmaz.

İnsan beyni kendini doğrulamak üzere programlıdır.

İnsan beyni kendini haklı çıkaracak nedenleri bulur.

İnsan beyni sen onu neye inandırırsan, sana onu yaşatır.

Algıda seçicilik sizi hedefinize götürecek verileri toplarken, duygusal keskinlik ise bu verileri doğru okuyabilmeyi, bu verileri yorumlamayı ve bu verilerden doğru aksiyonları çıkarmayı sağlayan mekanizmadır. Duygusal keskinlik doğuştan verilmez. Standart pakette yok. Opsiyoneldir. Sahip olmak için bedelini ödemeye razı olmanız gerekir.

Duygusal keskinlik insanın kendi yaşam deneyimi içerisinde kendisine yaptığı yatırımla ilgilidir. Doğduğu andan hayatını getirdiği noktaya kadar yaptığı ve yapmadığı her şeyle ilgilidir.

İnsanın hayatı boyunca yaptığı ve yapmadığı hiçbir şey boşa gitmez. Kişinin kendi değerini artırmak adına içinde bulunduğu her faaliyet onun duyusal keskinliğini arttırır. Kuracağınız hayaller, göreceğiniz düşler bile bundan etkilenir. İnsanın kurabileceği hayaller, onun geçmişi, vizyonu ve entelektüel birikimi ile çok ilgilidir.

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…

Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…

Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…

Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…

Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür…

Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür…

Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.

Mahatma Gandhi

Kardeşim! Sen düşünceden ibaretsin. Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik olursun.

Mevlâna Celaleddin-i Rumi

Algılayabildiğiniz kadar gerçektir bu dünya. Algı insanın her şeyidir.

Algıyı açmanın tek yolu duyusal keskinliği artırmak, duyusal keskinliği artırmanın tek şartı da bedelini ödeyerek bu yetkinliğe sahip olmaktır.

İnsan beyninin birinci görevi bizi hayatta tutmaktır.

İnsan beyninin devreleri hayatta kalmamız için uygun davranışları üretecek şekilde düzenlenmiştir.

İnsan beyni en az maliyetle, en iyi hayatı ister.

İnsan beyni bir gereksinimini tamamladıktan sonra, yenisini tanımlamak üzere kurguludur.

İnsan beyni acıdan kaçar, hazza koşar.

İnsan beyninin ilk hedefi acıdan kurtulmaktır. Sonra hazzını organize eder.

Sürekli konforda kaldığınızda bir süre sonra hayat anlamsızlaşır ve nedenlerinizi kaybetmeye başlarsınız. Ödediğiniz bedeller azalır ve bedeli olmayan şeyin kıymeti azalır.

Bedel ödeyen bedel ödediği şeye düşkünleşir, bedel alan ise nankörleşir.

Nedenleri oluşturan ve güçlendiren şeyler ödenen bedellerdir. Kişinin güçlü nedenlerini bulabilmesi için ön şart, bedeline razı olmasıdır.

Life begins at the end of the comfort zone.

Hayat konfor alanının bittiği yerde başlar.

Konfor bölgesinde insanın söylediği tek bir cümle vardır: Ben böyle rahatım.

İnsan konforda kaldıkça, bu alanın etrafına bir duvar örülür. Buna korku bariyeri deniz. Korku bariyeri şu cümle kalıbı ile beslenir; Ya rahatım bozulursa.

Bütün değişimler konforu tehdit eder ve direnç göstermeye başlarız. En sevilen değişimler konforumuzu koruyanlar ya da daha da arttıranlardır.

Değişime hiç kimse karşı değildir, yeter ki kendine dokunmasın.

Ahmet Hamdi Tanpınar.

Yemek için emeğin verildiği, bedelin ödendiği alana gelişim alanı denir.

Gelişim alanı sağladığı zorlukla birlikte insanın daha üretken olmasına vesile olur.

İnsan beyni onu zorlayan bir şey yoksa yaratımcı düşünemez.

Nedenlerin gücünü arttıran şey, o neden için ödenen bedellerle ilgilidir.

Pandora’nın kutusunda tüm kötülükler çıktıktan sonra kutunun en dibinde kalan şeydir, umut.

İnsan beyni kendi söylemleri ile çelişemez. Çünkü kendi söylemlerini doğrulamak üzere programlıdır.

İnsanın başına ne gelirse sorduklarından değil, sormadıklarından gelir.

Kontrol daima soruları sorandadır.

Doğru soruları sorarsanız, doğru cevapları alırsınız.

Bazen tek bir doğru soruyu biliyor olmak, bütün cevapları biliyor olmaktan daha iyidir.

Kişi soru sorabilmek için okumalıdır.

Franz Kafka

Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi… Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.

Sad-i Şirazi

Bilmek için sormak, sormak için bilmek gerek. Soru sorabilme esnekliği olan insan güçlüdür.

Soru sormak hayatın şifresidir. Ancak soru sormak yetmez, bir de harekete geçmek gerekir.

Hayat düşüncelerimize değil, eylemlerimize yanıt verir.

Eyleme dökülmeyen her düşünce stres oluşturur. Motivasyon yani eylem enerjisi öyle durup dururken gelmez, yol aldıkça, ilerledikçe, başardıkça oluşur.

Piti piti nariva!

Küçük adımlarını önemse!

Herhangi bir şeye başlamak için mükemmel olmanıza gerek yok, ama mükemmel olmak için başlamanız şart.

Yolun sonunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

Şems-i Tebriz

Bir neden ver onlara, güçlü olsun ama çok güçlü olsun; senin olmadığın yerde, senin için orada bulunsun.

İnsanlar geçmiş deneyimlerini düşündüklerinde en çok acı çektikleri ya da en çok haz aldıkları anları hatırlar.

İnsan beyninin pratik çalışma prensiplerinin farkında olarak, değerlerimizi benimseyerek, değişime ayak uydurarak, basit, sürekli ve neden orada olduğumuzu bilerek, farkındalığı en üst noktaya çıkarmaktır neden.

Dünyanın şifresiyle kendi yazılımlarımızın çeliştiği noktalarda bedeline razı olmak, zaten gerekli potansiyele sahip olduğunu bilmek, soru sorma becerileriniz geliştirerek harekete geçmektir neden.

Duyguların etkisiyle, ihtiyaç fark ederek krediler oluşturmak, zekayı da kullanarak beklenmedik deneyimler yaşatmaktır neden.