Kitap Notları

Jaguara Dokunmak

“Ben ne yapabilirim?” diye soruyorsan o zaman jaguara dokunmaya ve dünyanın ve senin gerçekliğini değiştirmek için gereken adımları atmak üzere ihtiyaç duyduğun cesareti, yaratıcılığı ve bilgeliği göstermeye hazırsın demektir.

 

“Ben ne yapabilirim?” sorusunun cevabı: Kendini ve dünyayı değiştirebilirsin. Buna başlamanın en iyi yoluysa kendine birkaç soru sormak ve yanıtlarını sorgulamak.

 

  1. Ben kimim ve neyim?
  • Neden tarihin bu kritik noktasında, bu şartların ve beni büyüten bu toplumun içine doğdum?
  • Hayattaki görevim nedir, bana mutluluk getirecek ve kendimi iyi hissetmemi sağlayacak ulvi amacım nedir?
  • İçimde sömürgeleştirilmiş kim ya da ne var?

 

  1. Benim jaguarlarım, korkularım neler? 
  • Hayattaki misyonumla, ulvi amacımla, en büyük mutluluğumla aramda duran engel nedir?
  • Olduğum kişi olmam (ırkını, geçmişini, önyargılarını ve kendin hakkında bildiğin diğer şeyleri sırala) bana ne tip bariyerler koyuyor?
  • Hangi düşünceler, önyargılar, eğilimler ve kişisel özelliklerim yapmak istediğim değişiklikleri -kendimde, ailemde, yaşadığım toplumda, ülkemde ve dünyada, yapmama engel oluyor?
  • Sadece algıdan ibaret hangi zayıflıkları aşmam gerekiyor?

 

  1. Nasıl kendi jaguarlarımla yüzleşebilirim ve algılarımı değiştirebilirim?
  • Misyonumu ve ulvi amacımı ortaya koyabilmek için atmam gereken ilk adımlar nelerdir?
  • Beni bu zamana kadar engelleyen bariyerleri aşabilmek için özellikle yapmam gereken şey nedir?
  • Geçmişte olumsuz olduğunu düşündüğüm özelliklerim veya zayıflıklarım hakkındaki algılarımı nasıl değiştirebilirim ve ileriye gitmeme yardım etmelerini nasıl sağlayabilirim?
  • Kendim ve hayatım hakkında hangi yeni düşünce ve algıları benimsemem gerekiyor?
  • Sadece kendim için hangi eylemleri yapmalıyım?
  • Tutkularım ve becerilerim nelerdir? Onları beni mutlu edecek ve misyonuma hizmet edecek şekilde nasıl kullanabilirim?
  • Jaguar, tutkularımı ve becerilerimi en çok olmak istediğim ve saygı duyduğum beni yaratmak üzere kullanabilmem için bana hangi hediyeleri verebilir?
  • Yerli halklar ve bu halkların kültürleri hakkında ailemi, yaşadığım topluluğu, ülkemi ve dünyayı bir araya getirebilmem için gerekli adımları atmama yardım edecek ne biliyorum?

 

  1. Ben dünyayı nasıl değiştirebilirim? 
  • Dünyayı yerlilerin gözünden görmeyi nasıl öğrenebilirim.
  • Vücudumdaki en ufak hücre ve en büyük organ benim hayatta kalabilmem için ne kadar önemliyse en ufak bir böceğin ve en ulu ağacın da dünyanın hayatta kalabilmesi için aynı derecede önemli olduğunu nasıl özümseyebilirim?
  • Başta arkadaşlarımın ve benim alışveriş yaptığımız, çalıştığımız, bize dünyada olup biteni aktaran ve paramızı yatırdığımız şirketler olmak üzere tüm işyerlerinin Yaşam Ekonomisi ‘ne destek vermesine nasıl yardımcı olabilirim?
  • Jaguar bana tüm bunları yapacak kadar güçlü olmamı sağlayacak nasıl bir çeşit bilgelik, dirayet ve motivasyon verebilir?
  • Ölüm Ekonomisi’ni desteklemekten vazgeçerek algı köprüsünden geçebilmem ve Yaşam Ekonomisi’nin yaygınlaşması için üzerime düşeni yapabilmem için gerekli olan nedir?
  • Dünyayı sömürgecilikten kurtarmak için ne yapabilirim?

 

Bu soruları ve cevaplarını günlük hayatınıza entegre edebilmek ve bir eylem planı belirlemek için şunları yapabilirsiniz:

1- Kendine seni rahatlatacak, güçlendirecek, sana ilham ve aynı zamanda zevk verecek bir pratik edin. Bu meditasyon, yoga, şamanik yolculuk, ormanda yürüyüş veya başka pek çok aktiviteden biri olabilir. (Birazdan günlük pratiğe bir örnek vereceğim.) İşin özü bu pratiği kendine az önce sıraladığımız sorulara benzer sorular sormak, cevaplarını kalbin ve zihninle kabullenmek ve uygun bir şekilde harekete geçmek için kullanmaktır.

 

2- Yeni hikâyeyi anlat, yeni değerler benimsememiz ve bir Yasam Ekonomisi yaratmamız gerektiği hakkındaki güçlü hikavevi. Etrafında birileri işlerin ne kadar kötü gittiğinden yakınırsa veya sen kendini yakınmaya meyilli hissedersen, bunu değiştir ve olumlu bir hikâye bul. Hikâyeler tek başına sunulan gerçeklerden daha yüksek sesle konuşur ve genelde insanları ikna etme çabasıyla sona eren itirazlar olmaksızın dinlenir. Etrafta olup biten iyi şeylere karşı uyanık ol (güneş ve rüzgâr enerjisi, okyanuslardan plastikleri toplayarak geri dönüştüren teknolojiler, organik ve yerel ürünler satan marketler, Business Roundtable’ın manifestosunu destekleyen CEO’lar vs.).

 

3- Başta bazı hikâyeleri “sadece pazarlama yöntemleri” diyerek dikkate almasan da bu tip hikâyeleri anlatmanın algıyı değiştirdiğini unutma (aslında kendi köle sahibi Thomas Jefferson’ın Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki sözlerinin kölelik hakkındaki algıyı değiştirmesi gibi veya sadece komşularına hava atmak için giyeceklerini dışarıda bir ipe asarak kuruttuğunu itiraf eden bir kadının bir süre sonra, bu sayede en büyük enerji tasarrufu hareketlerinden birinin lideri haline gelmesi gibi). İyi haberleri tüm arkadaşlarına ve sosyal ağına yay. İlk adımı atan herkesi (motivasyonları her ne olursa olsun) ikinci adımı atması için cesaretlendir ve ardından üçüncü adımı planla.

 

Gerçekten kim olduğunun farkına varmak ve Yaşam Ekonomisi’nin bir parçası olmak hayatında yapacağın en faydalı, değerli ve seni en çok tatmin ve mutlu edecek şey olacaktır!

 

Aşağıda bu tavsiyelere uymanıza yardımcı olabilecek bir öneri bulunuyor.

 

GÜNLÜK PRATİKLERE BİR ÖRNEK 

 

Daha mutlu bir yaşam ve daha iyi bir dünya için beş adım

 

1- Hayalini, en büyük tutkunu, sana en çok mutluluk getirecek hayatı tanımla (örneğin, “Kitap yazmak istiyorum.” “Yoga hocalığı yaparak para kazanmak istiyorum.” “Ellerimle bir şeyler yapmak istiyorum, marangoz olmak istiyorum.”).

 

2- Bir cümlede bu hayalinin Yaşam Ekonomisi’ni nasıl destekleyebileceğini açıkla (“Yaşam Ekonomisi’ni destekleyen öyküler yazacağım.” “Yogayı, öğrencilerimi kendilerini ve dünyayı değiştirmeleri için yüreklendirmek amacıyla kulla. nacağım.” “Sürdürülebilir, geri dönüştürülebilir malzemeler kullanacağım ve müşterilerime benimle çalışarak geleceğe yatırım yaptıklarını anlatacağım.”).

 

3- Bir cümlede hayaline ulaşmana engel olan jaguarı tanımla (“Yazmaya ayıracak vaktim yok.” “İnsanlar dünyayı değiştirmek için yoga yapmıyor.” “Bir marangoz olarak benim müşterilerime gelecekten bahsetmem uygun olmaz.”).

 

4- Tek bir cümlede söz konusu jaguara dokunmaya niyet et. (“Her sabah biraz daha erken kalkacağım ve yarım saat boyunca yazacağım.” “Yoga tutkunlarının değişimin gerekli olduğunu anlamasına yardımcı olabilirim.” “Zaten marangozluğun temelinde gelecek için inşa etmek yatıyor.”).

 

5- İlk dört adımı her sabah kendi kendine yüksek sesle oku ve her gün bunları gerçekleştirebilmek için ufak ufak adımlar at (yarım saat yaz, dersin bir kısmında öğrencilerinle veya eğer marangoz isen müşterilerinle değişim ve gelecek hakkında konuş). Eğer gerekirse bu egzersizleri daha uzun bir zamana yay veya detaylandır. Önemli olan, her gün kendin için daha mutlu bir hayat ve herkes için daha iyi bir dünya hayaline seni daha çok yaklaştıran bir şey yap.

 

İPUCU: Günlük eylemler pek çok farklı biçimde olabilir, çok basitten (her gün sosyal medyada paylaşılan bir cümle çok daha karmaşığa (herhangi bir kamu görevine aday olmak) kadar değişiklik gösterebilir. Çok az zaman ve çaba isteyen bir eyleme şöyle bir örnek gösterebiliriz: Sosyal olaylara ve çevreye daha duyarlı yaklaşması gerektiğini düşündüğünüz bir şirketi tespit edebilirsiniz ve bir sosyal ağ kampanyası başlatabilir veya mevcut bir kampanyaya katılabilirsiniz.

 

Tüm sosyal ağ bağlantılarınızı söz konusu şirkete “Ürünlerinizi seviyoruz ama siz ‘doğru olanı’ yapana kadar artık onları satın almayacağız” tarzında bir mesaj atmaya teşvik edebilirsiniz (“Doğru olan” yerine şirketin nasıl bir değişime imza atmasını istiyorsanız onu yazın). Sosyal ağınızdaki herkesten aynı mesajı kendi sosyal ağları ile paylaşmasını isteyebilirsiniz. Bunu yaparken aynı zamanda o şirkette çalışan ve değişim isteyen insanlara da yardım etmiş olacaksınız (her şirkette onlardan bol miktarda vardır); onlar da bu mesajı kendi patronlarını ve yönetim kurullarını, müşterilerini ellerinde tutmak istiyorlarsa değişmeleri gerektiğine ikna edebilmek için kullanabilirler.

 

Artık jaguara dokunmaya ve korkularınızı dünyayı değiştirecek eylemlere dönüştürmeye hazırsınız.

 

ÖLÜM EKONOMİSİ’NE KARŞI YAŞAM EKONOMİSİ

 

Kapitalizm ve birçok ekonomistin “vahşi kapitalizm” diye adlandırdığı ve orijinali ile çok az ortak yönü olan çarpık sistem arasında çok büyük bir fark vardır. Merriam Webster’da kapitalizmden şöyle bahsedilir:

 

Sermaye mallarının özel veya kurumsal mülkiyete ait olduğu, yatırımların özel sektörün veya kişisel aktörlerin kararlarıyla belirlendiği ve malların fiyatlarının ve arz ve talep dengesinin rekabete dayalı serbest piyasalarda tespit edildiği ekonomik sistem.

 

Oxford sözlüğünde ise kapitalizmin tanımı şu şekildedir:

 

Bir ülkenin ticaretinin ve endüstrisinin hükûmetten ziyade kişisel aktörler tarafından kâr amacıyla yürütüldüğü ekonomik ve politik sistem.

 

Bugünün Ölüm Ekonomisi’nin ise bu iki tanımla da uzaktan yakından bir alakası yoktur. Şirketlerin serbest piyasa ekonomisine tamamen aykırı bir tavırla rakiplerini ezip geçtiği ve hatta âdeta yiyip yutarak bünyesine kattığı bir sistemdir. Bu sistemde şirketler devlete değil, kişisel aktörlere aittir ve bu sayede şirketler ve milyarder hissedarları sadece kendi şirketlerini değil, devleti de kontrol eder Bu yağmacı ve olağandışı bir sistemdir ve kapitalizm diye adlandırmak yanlıştır.

 

Ölüm Ekonomisi 1970-1980 yılları arasında aralarında Nobel ödüllü Friedrich von Hayek (1974) ve Milton Friedman’ın (1976) da bulunduğu bir grup ekonomist tarafından ortaya atılan bir hedefi tutturmaya çalışır ve bu hedef şu şekilde özetlenebilir: “Şirketlerin tek sorumluluğu sosyal maliyetleri ve çevreye verdikleri zararı dikkate almaksızın mal sahiplerinin kısa dönem kârlarını maksimize etmektir.”

 

Bu algıya eşlik eden bazı ayrıcalıklar kurumsal yöneticilere kârı maksimize etmelerine yarayacağını düşündükleri her şeyi yapabilme hakkını, hatta yetkisini tanıdı; kampanyalarını finanse ederek veya emekli olacakları zaman kendilerine son derece kârlı danışmanlık veya lobicilik pozisyonları vadederek politikacıları satın almak; işçileri sömürmek; rakiplerini yok etmek ya da satın alarak kendi bünyelerine katmak; çevreye geri dönüşü olmayan zararlar vermek; vergileri ve ücretleri düşürmek; işçiden, tüketiciden ve çevreden yana tüm mevzuata karşı lobicilik faaliyetleri yürütmek; iş alanlarını ve imkânlarını söz konusu şehirlere ve ülkelere taşımayı vadederek (veya başka yerlere taşınmakla tehdit ederek) ekonomileri yönlendirmek; ve kendi iş kollarının uzun vadede hayatta kalabilmesi için gerekli kaynakları sömürmek. Bu imkânlar hem hükûmette hem de iş dünyasında yukarıdan aşağıya otoriter komuta zincirlerini ve despot yönetim tarzını destekliyor.

 

ÖLÜM EKONOMİSİ’NİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

 

  • Hedefi oldukça küçük bir azınlık adına kısa dönem kârı maksimize etmektir.
  • Pazar payı ve siyaset üzerinde kontrol kazanabilmek için borç ve korkuyu kullanır.
  • Birilerinin kazanması için birilerinin kaybetmesi gerektiği fikrini savunur.
  • Vahşidir, şirketleri birbirlerini avlamaya, insanları ve çevreyi sömürmeye teşvik eder.
  • Kendi çıkarı uğruna ve uzun vadede hayatta kalabilmek için kaynakları yok eder.
  • Yaşam kalitesini artıran hizmetler yerine (örneğin çocuk yetiştirme, sanat) “çıkarcı” ve materyalist mal ve hizmetlere değer verir.
  • Üretken olmayan finansal işlemlerden (hisse senedi manipülasyonu, finansallaştırma, kumar) büyük ölçüde etkilenir.
  • Kârları, GSYIH’yi ve diğer parametreleri hesaplarken çevresel yıkım ve işçilerin sömürülmesi gibi dışsallıkları göz ardı eder.
  • Militarizasyona, bir başka deyişle insanları ve diğer yaşam formlarını öldürmeye ya da öldürmekle tehdit etmeye ve altyapıyı yok etmeye büyük yatırımlar yapar.
  • Hava kirliliğine, çevresel yıkıma ve gelir eşitsizliğine, dolayısıyla sınıfsal eşitsizliğe ve yoksulluğa ve siyasi istikrarsızlığa yol açar.
  • Vergileri yatırım olarak geri dönüştürmek yerine (sosyal hizmetler, altyapı, ordu vs.) kötüye kullanır.
  • Demokratik değildir, servetleri hükûmetler üzerinde güçlü bir etkiye sahip birkaç şahsın kontrol ettiği büyük şirketlerin giderek büyümesini teşvik eder.
  • İş dünyasında ve hükûmette despot yönetim tarzlarını destekleyen otoriter komuta zincirlerine dayanmaktadır.
  • Üretken olmayan işlere (risk alan girişimciler, yatırım bankacıları), üretken işlere (işçiler, fabrika işçileri) ve yaşamı zenginleştirenlere (öğretmenler, müzisyenler, sanatçılar) kıyasla daha çok değer verir.
  • Milyarlarca insanın yoksulluk sınırı altında yaşamasına sebep olur.
  • Bitkileri, hayvanları ve tüm doğal dünyayı, tüketilebilir kaynaklar olarak sınıflandırır; doğaya saygı duymaz ve onu korumaz; ve pek çok hayvan ve bitkinin neslinin tükenmesine ve geri dönüşü olmayan başka sorunlara neden olur.
  • “Kapitalizm” diye adlandırdığı sistemin dünya üzerindeki baş savunucusudur. Gelecek için tek ümidimiz Ölüm Ekonomisi’ni çevre kirliliğini temizleyen, zarar gören ekosistemleri onaran, kaynakları yenileyen teknolojiler geliştiren ve çevreyi tahrip etmek yerine ona fayda sağlayan bir Yaşam Ekonomisi’ne dönüştürmektir. Asıl başarı hikâyeleri kendi de yenilenebilir bir kaynak olan bir ekonomiye yatırım yapanlara kazandıran işletmelerdir.

 

Yaşam Ekonomisi’ni motive eden hedef ise her türlü yaşam ve çevre için uzun vadeli kazanımları maksimize etmektir.

 

YAŞAM EKONOMİSİ’NİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

 

  • Hedefi kamu yararına hizmet etmektir (insanlar ve doğa için uzun vadeli faydaları maksimize etmek).
  • Kanunları, tekelci olmayan sağlıklı rekabeti, yenilikçi fikirleri ve sürdürülebilir ürünleri teşvik eden fırsat eşitliğini destekler.
  • Hedeflerimizi herkes için uzun vadeli faydalar sağlayacak şekilde belirlediğimizde hepimizin kazanabileceği fikrini, bir çeşit işbirliği duygusunu benimser.
  • Yalnızca materyalizme dayalı faaliyetlerden ziyade ruhsal açıdan zenginleştirici faaliyetlere ve yaşam kalitesine değer verir.
  • Hisse senedi manipülasyonu, finansallaştırma ve “kumar” gibi üretken olmayan faaliyetler yerine geri dönüşüm, eğitim, sağlık hizmetleri ve sanat gibi yararlı üretken faaliyetlere dayalı bir sistemdir.
  • Çevre kirliliğinin önüne geçer.
  • Zarar gören doğayı yeniler.
  • Bu sistemin ayakta kalmasını sağlayan başlıca güdüler tutku ve borçlanmadan kaçınma isteğidir.
  • Aç insanların kendilerini doyurabilmelerine yardımcı olur.
  • Mali ve ekonomik ölçütleri belirlerken dışsallıkları da göz önünde bulundurur.
  • Yenilik yapar; yeni, yenileyici, sürdürülebilir teknolojiler geliştirir ve bunları benimser.
  • Geri dönüştürür.
  • Vergileri yatırıma çevirir.
  • Demokratiktir, birkaç kişiden ziyade kitlelere kazandıran yerel tabanlı ticareti ve işçilerin veya toplulukların mülkiyetindeki işletmeleri destekler.
  • İş dünyasında ve hükûmette demokratik karar alma süreçlerini ve yönetim tarzlarını güçlendirir.
  • Hayatı zenginleştiren işlere (sanatçılar, sosyal ve tıbbi hizmetlerde çalışanlar, aileler) değer verir.
  • Temelinde insanların gezegenimizle simbiyotik bir ilişki içinde olduğu ve doğal dünyaya saygı duymamız, onurlandırmamız ve korumamız gerektiği prensibi yatar.
  • Yukarıda bahsi geçen özellikleri destekleyen tüm yatırımcıları ödüllendirir.

 

Değişim ancak değerlerin, eylemlerin ve onlar hakkında anlattığımız hikâyeleri harekete geçiren algıların değişmesi ile mümkün olabilir. “Kısa dönem kârı, sadece birkaç kişi için ve topluma ve çevreye verilen zararları göz ardı ederek maksimize et” dönüşür ve “tüm insanlığa ve doğaya fayda sağlayacak uzun vadeli kazançları maksimize et” olur. Tüketici grupları, işçiler ve yatırımcılar bu değerleri kabul eder, onları benimseyen işletmeleri destekler ve hükûmetlere bunları yasalara dönüştürmesi için baskı yaparlarsa istediğimiz ve ihtiyacımız olan değişiklik olur.

 

Bu değişim şu anda gerçekleşiyor.

Daha çabuk gerçekleşmesi için hepimiz onu desteklemeliyiz.