Şöhreti olmamasına
rağmen,
serveti olmamasına
rağmen,
kudreti olmamasına
rağmen,
makamı olmamasına
rağmen
yine de sorumluluk alıp sonuç sunan insanların zaferi
saf azimden yapılmıştır.
Tohum, toprak ve iklim şartları.
Genler tohum, coğrafya toprak, kültür ise iklim şartları.
Başarıyı hangisi ne kadar belirler?
“Çoğu insan zekâya inanır, ben inanmıyorum. Bizi birbirimizden ayıran emektir. Ben çalışmaya inanıyorum.” Aziz Sancar
Aziz Sancar “Elmas ile kömür aynı karbon sayısına sahip.” Ancak moleküler yapıları sebebiyle biri elmas, diğeri kömür diyor.
Moleküler yapının “insani değerler” olduğunu anlatıyor. İnsanlar da genetik şablon olarak büyük oranda aynı, aralarındaki kritik fark zihniyetleri.
Rağmenci olmak öğrenilebilir. Bazı insanlar rağmenci doğar ama çoğu insan rağmenciliği sonradan öğrenir.
Rağmenciler “Yolumda bu engel olmasaydı, ben de ilerlerdim” diye söylenmek yerine, “bu engele rağmen nasıl ilerlerim?” diye düşünürler.
Şu hayatta hayallerini gerçekleştirmenin bedeli, bin bir biçimde ödenir. Her bedel ayrı bir “rağmen’dir.
Geçmişte kaç rağmen biriktirdiğiniz kadar, gelecekteki idealleriniz için kaç rağmenle çarpışmaya hazır olduğunuz da önemli. Hayalinizdeki hayatı yaşamak için, kaç rağmenle mücadele etmeye hazır ve razısınız? Kaçıncı rağmenden sonra vazgeçersiniz? Hayatınızı şekillendirecek kararlar bunlar.
Hayatta kimlere ve nelere rağmen ilerlediğimiz nihai başarı puanımızı belirler.
Başarının bedeli rağmenlerle ödenir.
Rağmenciler, zorlu şartlara ve kit imkânlara rağmen neler yapabileceğine odaklıdır.
Kısa boylu ve zayıf bir genç, yanında duran uzun boylu ve iri yapılı kuzenine şöyle der:
– Şu sendeki vücut bende olsaydı, dünya ağır sıklet boks şampiyonu olurdum.
Rağmenci kuzeni ona şöyle cevap verir:
– Peki, seni dünya hafif sıklet boks şampiyonu olmaktan alıkoyan ne?
Bizden daha kötü durumda “bizim yerimizde olsa neler yapacağını” anlatan başka insanlar da oluyor.
Evet İsviçre’de dünyaya gelebilirdik ama Senegal’de de doğabilirdik! Asıl soru şu: Sana verilenin üstüne, sen ne koyabildin?
Birçoğumuz kendi şartlarımızda ve elimizdekilerle neler yapabileceğimizi çok düşünmek istemiyoruz.
Çünkü bunun bize eyler ödevi yükleyeceğini biliyoruz. Söylenmek, sızlanmak ve suçlamak sorumluluk almaktan daha kolayımıza geliyor.
Saydıcıları tanıyalım: Bir saydıcının anatomisi.
Saydıcılık, sorumluluk almak ve sonuç almanın gereğini yapmak yerine, sürekli sızlanıp, söylenip, şikâyet etmektir.
Saha çamurlu olmasaydı,
Rüzgâr karşı taraftan esmeseydi,
Hakem karşı tarafı tutmasaydı,
Şans bizden yana olsaydı,
Elimizde daha çok imkân olsaydı, biz de başarılı olurduk.
Saydıcılara göre bütün sorun çevredir. Sonuç almanın gereğini yapmak yerine, sürekli sızlanır, suçlar ve söylenirler.
Saydıcıların çoğunlukta olduğu topluluklar başarısız olur.
Mücadele gücü zayıf insanlar saydıcı olmaya eğilimlidir. Aynı şekilde, saydıcılık insanın mücadele gücünü zayıflatır.
Saydıcılık sözde bir haklılık algısı yaratarak, kişiyi sınırlayıcı bir (s)avunma mekanizmasına hapseder.
Saydıcı fikirler insanın direnç, irade ve azim kapasitesini çökertir.
Cenap Şahabettin, “Yerinde sayanlar yürüyenlerden daha çok gürültü çıkarır” der.
Rağmencileri tanıyalım:
Her şeye rağmen, bir adım ileri!
Engeller karşısında söylenmek yerine, mücadele etmeyi seçenler. Yoksulluğa rağmen, çevredekilerin alay etmesine rağmen, hakem karşı tarafı tutmasına rağmen, rüzgâr tersten esmesine rağmen “yapılması gerekeni yapıp” sarsılmaz bir mücadele gücüyle sonuç alan insanlar.
Bu insanların mücadele güçlerinden cesaret alır, çalışma disiplinlerinden enerji üretir, zorlukları yenme hikâyelerinden motive oluruz.
Bazen köyde çobanlık yaparken, üniversite sınavında derece yapan bir öğrencidir.
Rağmenciler söylenmek, suçlamak, sızlanmak yerine, sorumluluk alır, sebat eder ve “sonuç almanın gereğini” yaparlar.
Ellerindeki değil içlerindeki güçle başardıkları için, içten saygı uyandırırlar.
Rağmenciler toplumun katalizörüdür.
Rağmenciler bu dünyayı sırtında taşıyan Atlas’lardır.
Benim insanlığa olan inancımı koruyan insanlardır.
Rağmenciler şöyle der:
Başka bir zaman değil, şimdi
Başka bir yerden değil, buradan başlayarak
Başka şartlarda değil, mevcut durumda
Başka bir insan değil, ben
Sızlanarak değil, sebatla
Suçlayarak değil, sorumluluk alarak
Söylenerek değil, sonuç almanın gereğini yaparak yaşayacağım.
Bir rağmenci ilk denemesinde kazanabilir ya da kaybedebilir ama mücadele etmeden pes etmez. Kazanmanın ve kaybetmenin ötesinde, mücadele etmeyi ve bir daha denemeyi sever.
“Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar güçlü. Hüzün insanı insan yapar. Yenilgi mütevazi. Tanrıya asla ‘neden ben?’ diye sormayın. Ne olacaksa olur.” Arthur Ashe
Rağmencinin çekirdek yeteneği, her hal ve şartta sonuç almaya adanmış mücadeleci bir ruhtur. Bu ruh azimli olduğu kadar akıllı, dayanıklı olduğu kadar zeki, güçlü olduğu kadar esnektir. Keskin bir zekâyı çelikten bir disiplinle birleştirdiğinizde, sizi kim durdurabilir ki?
Rağmencilik, hiç kimseden destek gelmeyecekmiş gibi hazırlık yaparak yola çıkmaktır. Rağmencilik, içindeki güçlerin dışındaki koşullardan üstün olduğuna inanmayı seçmektir.
Rağmenci olmak, seçimlerinin sonuçlarının sorumluluğunu almaktır.
Rağmencilik, kimse izlemezken de işini en iyi şekilde yapmaktır.
Rağmencilik, ikinci denemede kaybetse bile “daha iyi yenilmek”tir.
İnsan ya rağmenci gibi yaşamalı ya da kendini yaşamış saymamalı. Sızlandıkça işe yarayan tek şey, düdüklü tenceredir!
Bir de Aynenciler var: Beyin ölümü gerçekleşmiş hayatlar!
Aynencilere bir şey anlattığınızda, dinliyor taklidi yapıp “aynen aynen” der geçerler. Onları nereden tanıyabilirsiniz? Bir şey anlattığınız insan, bir saat içinde üçten fazla “aynen aynen” diyorsa, o bir aynencidir!
Saydıcılar çoğu şeye itiraz eder ve yanlış da olsa fikirlerini aktif bir şekilde savunurlar. Aynencilerin dünyadan, hayattan ve insanlardan hiçbir umudu kalmamıştır. Onlar “sözün bittiği yerde” park etmiş, söze ve göze çarpmadan ömürlerini tüketmekteler. Yetişkin bir aynenci, beynini otomatik pilota atıp, minimum sinirsel çabayla hayatta kalacak şekilde evrilmiştir.
Bazı insanlar hayatın her alanında, yani 360 derece saydıcı veya rağmencidir. Bazıları ise hayatın bir alanında rağmenciyken, diğer alanında saydıcı olabilir.
Hangi alanda, hangi oranda saydıcı ya da rağmenci olduğunuzu keşfetmek, kendinizi geliştirmenin de başlama noktası olacaktır.
Her ailede, şirkette ve toplumda bu iki insan türünden bulunur. Asıl önemli olan hangisinin baskın çoğunluk olduğudur. Rağmenciler baskınsa o topluluk ilerler.
Bir şirketin, okulun, takımın, ülkenin başarısı, metrekaresine düşen rağmenci kadardır.
“İnsanoğlu yenilmek için yaratılmadı, âdemoğlu mahvolur ama yenilmez!” Hemingway
İyi bir hayat hakkın, mücadele gücün kadardır.
İç dünyanız dış dünyanızdan daima bir iki beden büyük olmalıdır.
Dâhi hayalinde kar canlandıran bir Afrikalıdır” Nabokov
Kafanızın içinde taşıdığınız dünya, içinde yaşadığınız dünyadan daha gelişmiş olursa, zamanla ve zekâyla, bir gün mutlaka hayatınız da yükselir.
“Hayatı olduğu gibi sev ama olabilecek en iyi hali için çabala” Alman atasözü
Olabilecek en iyi halinizi buluncaya kadar, sürekli ve sistemli bir şekilde kendinizi geliştirin.
Hayatınızı değiştirme gücünüzü asla hafife almayın. İnsan su değildir ki, dışındaki şartların şeklini alsın. İnsan balon değildir ki, içindeki şartların şeklini alsın. İnsan ağaç değildir ki, doğduğu yerde sabitlenip kalsın İnsan taş değildir ki, kendi ağırlığını kaldıramasın. İnsan için, daima “başka bir hayat mümkün’dür.
Umut tek başına tehlikelidir! Umut tatlı bir başlangıçtır ama sırf ona yaslanıp sıkı çalışmazsanız, sizi yarı yolda bırakır. Umuda azim ekleyin. Umuda irade katın. Umudun üzerine zekâ ve zarafet serpin.
Rağmenciler; “Şu şartlar sağlanırsa kazanırım” demek yerine, her hal ve şartta sonuç almaya kendini hazırlar.
“Kalıcı kaybeden” olmak belirli bir zihniyet, alışkanlık, tutum ve davranış seti gerektirir. Kaybedenler zihinsel kalıplarına aşırı sadıktır. Oldukları gibi kalarak, olmak istedikleri yere varmayı umarlar. Başarının gereklerine göre değişmeye direnirler. Bu şekilde sonuç alamayınca da söylenmeye başlarlar. Bu direnç kişisel kibir, entelektüel tembellik veya atikifobiden“? kaynaklanabilir.
Sürekli başarısız kalmanıza neden olan bir fikir, size “haklı” görünse de “doğru” olamaz.
Bulunduğu yerden başlamak, yolda bulduklarıyla büyümek gerek.
Her koşul kendi fırsatlarına gebedir. Her zaman bizden daha iyi ve daha kötü şartlarda olanlar olacaktır.
En iyi şartları beklersek, bu hiçbir zaman karşımıza çıkmayabilir.
Schopenhauer’a göre, yeni ve iddialı bir fikirle karşılaşan insanlar, önce alay ederler, sonra şiddetle karşı çıkarlar, sonunda “zaten bilinen bir gerçekti” diyerek kabullenirler.
Yürüdüğünüz yolda hiç engel olmasaydı, herkes o yolun sonuna kadar giderdi ve o yolun sonuna gitmek başarı değeri taşımazdı!
Engelsiz ödül başarı değil şanstır.
Elindeki imkânların yetersizliği değil, içteki azim eksikliği asıl sorun.
Gerçek dost sizi başarılarınıza rağmen seven insandır.
Arnold Bennett
Bazı insanların hayattaki en iyi başarıları, “neden başaramayacaklarını” çok iyi açıklamak.
Rağmenizm Anayasası’nın ilk maddesini biliyorsunuz: Hayatta başımıza gelen olayları seçemeyiz ama olayları karşılama biçimlerimizi seçebiliriz.
Hayatımızın üzerindeki kontrol noktamız, olayları karşılama şeklimizdir. Denizdeki dalga ve rüzgârların efendisi olamıyorsak, yelken ve küreklerimize odaklanmak akıllıca görünüyor.
İyi veya kötü diye bir şey yoktur ama düşünce onu öyle yapar. Hamlet
İnsan düşüncesizliği yüzünden, alnında yazandan daha fazla acı çeker.
Çoğu insan sadece önündeki olaya bakar, az sayıda zeki insan bakış açısına bakar. Periyodik olarak kendi bakış açısına bakmak, bakış açısının bakımını yapmak ve yorum biçimini yorumlamak meta (üst) zeka göstergesidir.
Tüm yüce yerlere, döne döne çıkan merdivenle ulaşılır. Francis Bacon.
İç konuşmalarımızla sadece ne yapacağımızı seçmeyiz, kim olduğumuzu da seçeriz.
Bir olaya bakmanın bin bir biçimi varken, tek bir tepki kalıbına takılı kalırız. Bu zihinsel yoksulluktur. En sık kullanılan yorum şekli, köhne bir alışkanlıktır. “Neden sürekli bu benim başıma geliyor?”
Unutmayın: Hayatta yorum biçiminiz kadar seçeneğiniz oluşur. Hayat kalitenizi yorum şekliniz belirler.
Başarı da başarısızlık da kendini besleyen döngüler yaratır. O nedenle, başarılıların çoğu başarılı olmaya, başarısızların çoğu başarısız kalmaya devam eder. Aslolan, bir zihniyetten diğerine geçmektir.
Hayatımız yüzde 10 başımıza gelen olaylardan, yüzde 90 ne karşılık verdiğimizden oluşur. Charles Swindoll.
Yaptıklarımız kadar yapmadıklarımız da bir seçimdir.
Seçim yapmamak bile bir seçimdir!
Öğrenmenin ölçüsü bilmek değil yapabilmektir.
Yorum yeteneğimiz hayat kalitemizi belirler.
Düşünmek ruhun kendi kendisiyle konuşmasıdır. Sokrates
Kendiyle konuşmak delilik değil, bilgelik belirtisidir. Delilik, kendinizin de size “kontrolsüzce” cevaplar vermeye başlamasıdır!
Psikoloji dünyasında, ruminasyon diye bir kavram var. Bir düşünce döngüsüne takılı kalıp, onu sürekli içinden tekrarlamaya ruminasyon denir. Saydıcılar, kapasitelerini kullanmayı kısıtlayan söylenme döngülerine hapsolmuştur. Saydıcı ruminasyon, insanı pasifliğe, eylemsizliğe, çaresizliğe ve kurban psikolojisine sokar. Gücümüzü içimizden bağlayan, üretken olmayan sınırlayıcı iç konuşmaları reddetmek gerekiyor.
Kendimize ne söylediğimizi ve nasıl söylediğimizi değiştirerek, yeni ve daha iyi sonuçlar elde edebiliriz.
İnsanların kullanabileceği en güçlü ilaç, kelimelerdir. Rudyard Kipling
“Quae nocent docent” (Yaralayan şeyler öğreticidir)
Türkiye’de zorlu zamanlarda güçlendiren sözler listesinde ilk üç
- Beni öldürmeyen beni güçlendirir.
- Dene yenil, tekrar dene tekrar yenil ama daha iyi yenil.
- Karanlığın en çok yoğunlaştığı an, şafak sökmeye başlar.
Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.
Sezai Karakoç
İnsanlar kendi içlerindeki imajımıza göre bizimle sık veya seyrek görüşeceklerdir. Bizimle iş yapacak ya da uzak duracaklardır. İnsanlar sizi düşündüğünde, “göğüs kafesini genişleten ve ruhu yükselten bir insan” akıllarına geliyorsa, size yakın duracaklardır. Akıllarına geldiğinizde, göğüs kafesini daraltan, sıkıcı ve bunaltıcı biri canlanıyorsa ne yaparlar? Size sadece çıkarları olduğunda geçici olarak yanaşacaklardır.
Başka insanların zihnindeki imajınız, aşkta talibinizi kariyerde talebinizi belirleyecektir. İnsanlar bu imajın çekimine göre size yaklaşır, uzaklaşır ya da kayıtsız kalır. İnsanlar genellikle siliklere kayıtsız kalır, pozitif ve güçlülere yaklaşır, negatif ve iticilerden uzaklaşır.
İnsanlar bize karşı nasıl davranacaklarına, bizim içimize dalarak değil, kendi içlerine bakarak karar veriyorlar. Biz de başkalarına böyle yapıyoruz.
Söz tetikler ama eylem sonuç getirir. Söz başlatır, disiplin sürdürür, donanım işi bitirir.
Hiçbir şey başarılı bir sonuç kadar kalıcı özgüven üretemez. Nasıl ki sırf öpücükle çocuk doğmazsa, eylemsiz söylem de sonuç getirmez.
Eylemsiz söylem zamanla sözün gücünü de zayıflatır.
Başkasını suçlarken dikkat et, diğer üç parmağın seni gösteriyor! Çin atasözü
Üç parmağınız sizin sonuca etkinizi, katkınızı ve sorumluluğunuzu gösteriyor. Bu katkı, yapıp ettiklerinizle olduğu gibi ihmal ettiklerinizle de olabilir. Yaptıklarınız kadar yapmadıklarınızla da sonuca katkıda bulunmuş olabilirsiniz.
İnsanlar karşılaştığınız rüzgârlarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinizle ilgilenir. Latin atasözü
Yeryüzünde dikenler çok arttıysa, tüm dünyanın halıyla kaplanmasını mı beklemek gerekir?
Bir çift sağlam terlik giymek, tüm dünyayı halıyla kaplamaktan daha kolaydır. Anthony de Mello
Bir ülkenin en önemli psikolojik sermayesi, vatandaşlarının kendi çabasıyla, kötü şeyler yapmadan ve sırf işini iyi yaparak en alttan en üste çıkabileceğine inanmasıdır.
Her toplumda düzgün bir şekilde başarılı olmuş milyonlarca insan vardır ama yolsuzluk yapanlar daha çok “haber değeri” taşıdığından sürekli gündeme gelirler. İnsanlar devamlı bunu konuşunca, ülkede “düzgün yollardan başarılı olunamayacağı” algısı hâkim olur. Buna psikolojide hazırda bulunuş etkisi denir. Hafızamızdaki hızlı erişilebilir verileri abartıp, tersini kanıtlayan örnekleri görmezden geliriz.
Bu dünyada en kolay şey, bir hazır lokma, o bile çiğnenmeden yutulmaz. Atasözü
Bir insanın istekleri yüksek donanımı düşükse, başarı ahlakı zamanla bozulmaya başlar. İnsanlar istekleriyle yetenekleri arasındaki büyük boşluğu kurnazlık, kabadayılık ve ahlaki tavizlerle kapatmaya çalışır.
Çok sayıda evliliği kurtaran bir soru vardır: “Haklı olmak mı, mutlu olmak mı?” Haklı olmayı değil mutlu olmayı seçen kazanılır.
Çok sayıda kariyeri kurtaracak bir soru da benden olsun: “Haklı olmak mı, başarılı olmak mı?” Haklı olmayı değil başarılı olmayı seçin.
“Haklı çıkmayı” değil, insanlara faydalı olmayı takıntı haline getirin.
Böylece haklarınızı savunacak kadar güçlü de olabilirsiniz. Hayatta en faydalı saplantı, üretken bir insan olmaktır.
Karizmatik başarı, o şartlarda neden yapamayacağını gayet haklı ve mantıklı bir şekilde açıklayabilecekken, tüm bu açıklama, mazeret ‘ve söylemlere sığınmayıp, yine de sonuç almayı seçmektir. Ezber bozan başarılar, nam yürüten kahramanlıklar böyle olur.
Çok iyi bahane bulmayı başaranların başka bir şeyi başardıkları nadiren görülür. Benjamin Franklin
Dünyaya hangi ligden giriş yapacağımızı anne babamızın tercihleri belirler ama hangi ligden çıkış yapacağımızı kararlarımızla biz seçeriz. Sonucun suç ortağıyız.
Normal şartlar altındaki haliniz kişiliğinizin bir yarısıdır. Anormal şartlar altında nasıl davranırsınız? Bu da durumsal kişiliğinizdir.
Büyük zorluklar karşısındaki tavrımızı görmedikçe, kim olduğumuzu tam bilemeyiz.
Başımıza gelen olayları, hayatın mutfağımıza yığdığı malzemelere benzetirsek, onlarla ne pişireceğiz?
Hayatta karşılaştığımız olaylar, içimizdeki karakteristik özelliklerle etkileşime girip, yorumlama şeklimize göre hayatimizi ve bizi biçimlendirir.
Yaşanmışlık insana derinlik ve hakikilik katar.
İçimizde dolu olan, başımıza gelenle dışımıza sızar.
Başınıza neyin geldiği değil, içimizde neyin dolu olduğu önemlidir. Başımıza gelenleri, içimizde dolu olanlarla karşılarız. İçimizde azim varsa mücadele ederiz, sızlanma doluysak söyleniriz. Tıpkı bir portakal gibi, insanın da içinde olan “sıkıldıkça” dışına çıkar.
İçimizdeki istekleri dış dünyada gerçekleştirme oranımız başarı ve mutluluğumuzun göstergesidir.
Seçtiklerimiz ile bizim için yapılan seçimlerin toplamıyız.
Romalı bilgelere göre, insanın kaderi iki zarın toplamına bağlıdır. Biri doğuştan atılmıştır, diğeri kendi seçimlerinin sonucudur.
Doğuştan rağmenciler suya bastırılmış plaj topuna benzer, onları suyun altında tutmak için fazladan çaba harcamak gerekir. Kendini yukarıya itme kuvvetleri o kadar fazladır ki, onu aşağıda tutmak isteyen elleri de yorar. İçinizin neyle dolu olduğu, ne kadar baskı altında olduğunuzdan önemlidir.
Yaşamın güçlükleri insanı ezecek zalim bir kader olsun diye değil, meydan okuma olsun diye gönderilir. Sam E. Roberts
Saydıcılık da rağmencilik de bulaşıcıdır ama rağmencilik daha zor bulaşır. Çünkü saydıcılık daha çok duygularla yayılırken, rağmenizm mantık üzerinden ilerler. Duygular anında bulaşır, mantık yürütme biçimini öğrenmek zaman alır.
Bir kapıyı kırk kez çalan kararlı, kırk kapıyı bir kez çalan esnek, kırk kapıyı kırk farklı şekilde çalan rağmencidir.
Sosyal medya çağında bazı insanların kendilerini geliştirmekten anladıkları şey, okudukları kitaptaki en güzel cümleyi sosyal medyada “paylaşmak ’tan ibaret.
“Hayattan aldığım en önemli ders, hiçbir şey için, hiçbir zaman geç kalınmadığını öğrenmektir. Yabancı dili 30 yaşımdan sonra öğrendim. Mimar olarak önemli yapıtlarımı, ki bitiştirerek iki yüz futbol sahası doldurur, 50 yaşımdan sonra gerçekleştirdim. Gazete yazıları yazmaya, 61 yaşımda başladım ve 13 yıl sürdü. İlk kitabım (şimdi 32 oldu) 63 yaşımda yayımlandı. Artık geç olduğu tembelliğine düşseydim, şimdi hiçbiri yoktu. Ancak, bazen de çabuk ölünür, benim gibi bunca yıl yaşanmaz. İnsan olarak, en onurlu görevimizin; öleceğimize göre değil, hiç ama hiç ölmeyeceğimize göre yaşamak ve çalışmak olduğunu öğrendim.” Aydın Boysan
Elinde olmayan imkân değil, içinde olmayan azim seni geride bırakır. Yüzeysel önyargıları ne olursa olsun, sırtı terli bir rağmenci karşısında insanlar saygıyla ayağa kalkar. Sokakta sertleşmiş bir pençe, eldivenli kedilerden daha fazla fare tutar.
Doğal yetenekler, eğitimli lejyonerleri kahvaltı niyetine yer. Elinde hiçbir şey yoksa, o zaman sahip olduğun tek “nükleer başlıklı güç azimdir! Ruhunu yükselten büyük bir başarı nedenin varsa, önündeki engeller giderek alçalır.
Bir mermi kadar keskin bir iradeyle hedefine giden bir rağmenciyi hiçbir güç durduramaz.
Hiçbir şeyimiz yoksa, tek bir tek şeye ihtiyacımız var, daha çok azim. Azim her şeye yetmeyebilir ama yine de çok şeyi çözer.
Paranız mı yok, size daha çok azim lazım.
Diplomanız mı yok, size daha çok azim lazım.
Makamınız mı yok, size daha çok azim lazım.
Çevreniz destek olmuyor mu? Size daha çok azim lazım.
Etrafınızdaki alaylar cesaretinizi mi kırıyor? Size daha çok azim lazım.
İçinizdeki yaralar canınızı mı yakıyor? O zaman size daha çok azim lazım.
İstekleriniz yüksek ama imkânlarınız düşükse, boşluğu azimle kapatın.
Azim ücretsiz, sınıfsız ve sınırsız bir “psikolojik sermaye’dir.
Para en büyük dış imkânsa, azim de en büyük iç imkândır.
Şarkı söyleme yeteneği gibi nadir değildir.
Tatlı hayaller kadar kırılgan değildir.
Ne mutlu azimliyim diyene!
Servet ve şöhret miras kalır ama başarı miras kalmaz!
Başarılı insanların başarısız çocuklarının hikâyeleri popüler olmadığı için göze çarpmaz.
İçsel başarı sermayenizi güçlendirmek için mesleki eğitim, kişisel gelişim antrenmanı ve temel başarı eğitimi çok önemlidir.
Makam, servet, itibar gibi dış kaynaklarınızın hepsini alabilirler ama zekâ, yetenek, karakter, azim gibi iç güçleri sizden söküp alamazlar. Stoacılar
Her şey seninle başlayacak, sende bitecek.
Kendin kadar başarılı, kendin kadar başarısız olacaksın.
İç güçlerinin dış dünyanı şekillendirmesi biraz zaman alacak.
Önünde sonunda, hayatta hak ettiğin yeri bulacaksın.
Hayatta hayal ettiğin yeri bulamayabilirsin ama hak ettiğin yeri bulursun.
Bazen kafanız kariyerinizden büyük olacak, hak ettiğinizden düşük yerlerde yaşayacaksınız. Bazen kariyeriniz kafanızdan büyük olacak, hak etmediğiniz yüksekliklere ulaşacaksınız. “Tahterevallinin bu iki hali de geçici durum.
Yükselirken kibirlenmeyin, düşerken kendinize güveninizi yitirmeyin! Yeterince uzun vadede artılarla eksiler birbirini götürür, insan “ederini” bulur.
*** *** *** *** ***
Konstantinos Kavafis-Ithaka’ya Yolculuk
Ithaka’ya doğru yola çıktığın zaman,
Dile ki uzun sürsün yolculuğun,
Serüven dolu, bilgi dolu olsun…
Hiç aklından çıkarma Ithaka’yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın.
Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın.
Varsın yıllarca sürsün, daha iyi;
Sonunda kocamış biri olarak demir at adana,
Yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin,
Ithaka’nın sana zenginlik vermesini ummadan.
Sana bu güzel yolculuğu verdi Ithaka.
O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın.
Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.
Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini.
Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki,
Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini Ithakaların.
Ödül yolun sonunda seni bekleyen eşyalar değil, içsel yolculuğun kendisidir. Başarının seni dönüştüreceği insan, senin en kıymetli hazinendir.
Hayat hareket üzerine kuruludur.
Paslanmak yerine, yıpranmayı seçin.
Söylenmek yerine öğrenmeyi seçin.
Suçlamak yerine sorumluluk almayı seçin.
1 kişinin gücünü asla hafife almayın.
Karakterli, kabiliyetli ve kariyerli olun.
Ne mutlu rağmenciyim diyene!
Mükemmelliğe, eklenecek bir şey değil de çıkarılacak bir şey bulunamadığında ulaşılır.
Antoine de Saint-Exupéry
Neyin imkânsız olduğunu söylemek zordur çünkü dünün hayali, bugünün ümidi, yarının gerçeğidir. Robert Goddard
Yeterince güçlü nedenleri olan, her türlü nasıla katlanabilir. Nietzsche
Çalışmayan sistemler söylenen insanlar yaratır, söylenen insanlar da çalışmayan sistemler.
Sıradan insanlardan sıra dışı sonuçlar alan sistem başarılıdır.
Gücünü içinden alan, ilişkilere yaslanmak yerine işini iyi yapan, sürekli daha iyisini deneyen, her başarıdan sonra el yükselten insan gelecekte bugünden daha iyi bir yerde olacaktır.
Geç olabilir, güç olabilir ama bir gün mutlaka daha iyi bir yeri bulur. Yarınının bugününden daha iyi olacağını bilmenin verdiği sükûnetli dirayetle ilerler rağmenci.
İnsan zorlanmaktan zevk aldığı yerden yükselir.
