Üç hususta arada kalmak fena şeydi.
Ne güzel ne çirkin olmak…
Ne zeki ne aptal olmak…
Ne zengin ne sefil olmak…
Karşımda oturan adamın ilk ikisiyle sorunu yoktu, güzeldi Allah için, zekiydi de, ama işte son şıkta çuvallıyordu. Yoksulluğu biliyordu elbet, dar alanda geçim paslaşmalarının ne olduğunu, ama çaresizliği tanımıyordu, sefaletin vahşetini, her daim pusuda bekleyen ölümün Çürük nefesini, açlığın delirticiliğini, yokluğun köpeksiliğini…
Devleti, üç kuruş da olsa, maaşını hiç sektirmemişti çünkü.
