Herhangi bir mutluluk çok basit gibi geliyor. Yine de her şeyin, bu mutluluk arayışının, bu acı korkusunun tümüyle bir yanlış anlama olup olmadığını merak ediyorum… Ondan korkmak veya kaçmak yerine onun… içinden geçilebilse, aşılabilse. Arkasında bir şey var. Acı çeken şey benlik; benliğin ise, yok olduğu bir yer var.
Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun.
Kilitli odalarda kağıtlar varsa, odalara girmek için anahtarları olan insanlar da vardır!
Balığı tanımak için yüzmeye, yıldızı bilmek için parlamaya gerek yok…
Shevek o dev, havai kemerin altındaki metrekarelerce parlak mermeri geçti ve sonunda hepsi amaçlı, hepsi değişik olan insan kalabalığının gelip geçtiği uzun kapılar dizisine geldi. Ona hepsi kaygılı gibi görünüyorlardı. Bu kaygıyı daha önce Urras’lıların yüzlerinde görmüştü ve ne olduğunu merak ediyordu. Ne kadar para kazanırlarsa kazansınlar yine de yoksul ölmemek için daha fazla kazanmaları gerektiğini düşündükleri için miydi? Suçluluk muydu, çünkü ne kadar az paraları olursa olsun, her zaman onlardan daha az parası olan birisi vardı. Nedeni ne olursa olsun, bütün yüzlere bir tür benzerlik veriyordu bu; Shevek kendini onların arasında çok yalnız hissediyordu. Rehberleri ve muhafızlarından kaçarken, insanların birbirlerine güvenmediği, temel ahlaki varsayımın karşılıklı yardımlaşma değil, karşılıklı saldırganlık olduğu bir toplumda tek başına kalmanın ne anlama gelebileceğini düşünmemişti. Biraz korkuyordu.
Eğer hiçbir yön seçilmezse, eğer insan hiçbir yere gitmezse, hiçbir değişme olmaz. İnsanın seçme ve değişme özgürlüğü kullanılmamış olur, tıpkı insan hapishanede, kendi yapığı bir hapishanede, içinde hiçbir yolun diğerinden daha iyi olmadığı bir labirentteymiş gibi.
