Kitap Notları

Toksik İnsanlar

Dedikoducuların, kıskançların, otoriter insanların, kibirlilerin, vasatların ve son olarak da sürekli her dediğimizi veya demediğimizi, her yaptığımızı veya yapmadığımızı eleştiren olumsuz kişilerin, yani “toksik insanların” yakın çemberimize girmesine çoğu kez izin veririz.

Zayıflıklarımızı perçinleyen, her hatayı omuzlarımıza yükleyen ve içimizi öfkeyle dolduran insanlardır “toksik insanlar”.

Doğru insanlarla bağlantıda olun, kendinize güvenin. Bunu yapabilirsiniz! Amacınız ve hayalleriniz belli ise duygularınızın kontrolünü ele alabilir, bu yolda yanınızda kimlerin olmasını istediğinize karar verebilirsiniz. Yanımızda kimlerin olacağına, varmak istediğimiz noktayı belirlemeden önce karar verdiğimizde sorunlar çıkar.

İlerlemenizi veya hayallerinizi beğenmeyenler ne derlerse desinler siz hedefinize doğru ilerleyin, başarılarınıza sevinmeyenleri kendinize ayak bağı etmeyin. “Toksik insanların” görüşlerine yüz çevirin, eleştirilerini umursamayın, böylece onların sözlerinden ve eylemlerinden kurtulmuş olacaksınız.

Hiçbir şeyi idealize etmeyin. Kimseden bir şey beklemeyin.

Değişim basittir, bugün vereceğiniz bir karara bağlıdır.

Uzlaşmayı bilelim ama haklarımızdan taviz vermeyelim çünkü onlar bize aitler.

Toplumun içinde yaşıyoruz, sosyal varlıklarız, dolayısıyla sağlıklı ilişkiler kurmayı öğrenmemiz gerek. İnsanların dünyasına hoş geldiniz! Birlikte yaşamak zor ama imkânsız değil.

Suçluluk hissi en olumsuz duygulardandır ve aynı zamanda başkalarını manipüle etmek için en çok kullanılan yollardan biridir.

Suçluluk bizi felce uğratan, potansiyelimizin tamamını kullanarak ilerlememizi engelleyen bir duygudur; suçluluk kişinin kendisinden intikam almasıdır, kendine karşı duyduğu öfke ve kendi kendini boykot etmesidir.

Doksan illetin ellisi suçluluk duygusundan, kırkı da cehaletten gelir.

Hayatlarına değer katan kişileri seçmeyi ve onlarla iletişim kurmayı bilenler, içinde bulundukları kültürel sistemde büyüyüp gelişebilir ve kendilerini eksiksiz hissettikleri bir duygusal esenlik seviyesine ulaşabilirler.

Hayatımızın herhangi bir alanı dışa vurma kapasitesine bütünüyle ulaşmadığında kendimizi suçlu hisseder, şikâyetlere, taleplere ve manipülasyona açık hale geliriz. Suçluluğun büyümesine ve duygularımızı gitgide ele geçirmesine müsaade edersek nerede başladığını bildiğimiz ama nerede biteceğini göremediğimiz bir depresyona sebep olmuş oluruz.

Hayalinizin önüne bir engel çıktığında, onu aşacak beceriye sahip olmadığınızı söylediğiniz andan itibaren suçluluk duygusuyla yaşarsınız.

İçinizde yaşayan ve dizginleri ellerine bizzat sizin verdiğiniz sestir. Durmadan zihninizde yankılanan, size işkence eden ve bir düşünceye saplanıp kalmanıza sebep olan sestir: Yapamazsın, hedefine ulaşacak kadar başarılı asla olamazsın.

Suçlulukla yaşayanlar kendi içlerinde, nihai amacı başarıyı sabote etmek olan sabit düşünceler, katı kurallar ve imkânsız prensipler oluşturur, bu da onları devamlı bir başarısızlığın ortasında yaşamaya mahkûm eder.

Bu düşünceler sizi yaşamınızın temel amacının hayatta kalmak, imkânlar el verdiği ölçüde geçinip gitmek olduğuna inandırarak varoluşun şu temelinden uzaklaştırır: büyümek, çoğalmak ve hayallerini gerçekleştirmek. Bu düşünce yapısı, geçmişte üstesinden geldiğiniz zor koşulları veya engelleri tamamen göz ardı ederek yalnızca hatalarınıza veya başarısızlıklarınıza odaklanır.

Dinlemeye ve kabullenmeye karar verdiklerimiz bizi hasta eden ve durduran şeylerdir.

“Kabul ettiklerimiz ile kendi başarımızı bozar, erteler veya yaratırız,” bunu aklımızdan çıkarmayalım.

En köklü hayallerimizi baltalamaya veya neyin bizim için uygun olup olmadığını söylemeye kimsenin hakkı yok Mutluluk ve başarı da, sefalet ve başarısızlık da sadece sizin kararlarınızın sonucu olacaktır.

Mutsuzluğumuz çoğu kez başkalarının gönlünü hoş etmeye çalışmakla veya üçüncü kişilere ait olan sorumlulukları üstlenmekle meşgul olmamızdan kaynaklanır.

Cennet iyi insanlarla dolu olacak ama orada hedeflerine ulaşmış adil ve başarılı kaç kişi olacak? Başarılarının ardından başkalarına yol gösterici olan kaç kişi?

Hepimiz sorgulamadan edindiğimiz, bizi kendi yolumuza gitmekten alıkoyan yükler taşırız. Yaşamlarımızı ve amaçlarımızı tehlikeye attığımızı fark etmeksizin edinilmiş davranış kalıplarına saygı duyarız.

Ne olursa olsun, yaptığınız asla bir başkasını memnun etmeye yetmeyecek, sizi suçluluk duygusu aracılığıyla manipüle eden o insanların beklentilerini karşılayamayacaktır.

Hissettiğimiz duygular, başkalarının sözlerine verdiğimiz değer ve gösterdiğimiz tepkiler bize bağlıdır. Her birimiz, şartlar ve eylemler karşısında takındığımız tavırdan kendimiz sorumluyuz.

Fedakârlık bir erdem değil, kendi yaşamımıza uyguladığımız sınırlayıcı bir eylemdir. Kendini ertelemek, fedakârlık etmek, kendini en sona bırakmak yaşam amacımızı inkâr etmek ve bize ait olmayan bir hayatı yaşamaktır.

İnsan, daha fazla acı çekmemeyi ümit ederken ona daima acı çektiren şiddetli bir bunamanın kurbanıdır. Bu yüzden sahip olduklarının tadını çıkaramadan yaşamı ellerinden kayıp gider. Leonardo da Vinci

Siz olma hakkınız, bir devletin veya bir otoritenin verdiği bir hak değil; ‘paketle’, yani sizinle gelen bir haktır. Hayat sizinle başlayan ve biten bir yolculuktur ve tam ortasında keşfedilmeyi bekleyen bilinmez bir diyar bulunur. Bob Mandel

Hayatınızda bir an gelecek ve kendi ihtiyaçlarınızı kendiniz karşılamazsanız kimsenin karşılamayacağını göreceksiniz. Olmasını arzuladığınız şeyleri zihninizde canlandırın ve tasarlamaya başlayın, hedeflerinizi ve atacağınız adımları detaylandırın ve sonra sonuna | kadar yola devam edin.

Hayatınızda bir şey olacaksa, bu sizin sayenizde olacak.

Bir şeyler okuduğunuzda, araştırdığınızda, öğrendiğinizde ve geliştiğinizde entelektüel anlamda en iyi versiyonunuz haline gelirsiniz.

Kıskanmak sizi sürekli bir tatminsizliğe mahkûm eder ve durmaksızın yakınmanıza sebep olur. Kıskançlık, başkasının sahip olduklarını asla elde edemeyeceğiniz inancından veya hissinden doğar.

Kıskanmak, başkasının sahip olduklarını arzulamaktır.

Mükemmellik ve zafer daima kıskançlık uyandırır.

Kimse sefil birini veya bir dilenciyi kıskanmaz.

Kıskançlık, sizin başarılarınızı elinizden almaya çalışan kişinin yıkıcı hissidir. Başarılı biriyseniz bu tür kişiler her daim peşinizdedir.

Kıskançlık, başkalarının başarılarının yarattığı yoğun öfkedir.

Kıskançlık sizin ışığınızı kıskananların içini karartan intikam arzusudur.

Kıskançlık apaçık bir zulüm, karalama veya iftira aracılığıyla sizi mahvetmeye çalışabilir. Amacı hep aynı olacaktır: zulmetmek. Size “Bunu seni eleştirmek için demiyorum”, “Bunu seni üzmek için söylemiyorum” demelerinin sebebi sizi bertaraf etmek istemeleridir. Konuşma sırasında kişinin böyle bir şey söylemesi, o kişinin zihninden geçenin tam olarak da bu olduğuna işaret eder (öyle olmasa açıklamaya gerek duymazdı).

Özsaygınız ve kendi benliğiniz, potansiyelinizden ve yeteneklerinizden şüphe duymaz olduğunda, hedefinize giden yolda hiçbir şeyin sizi durduramayacağına inandığınızda artık kimse sizde kıskançlık uyandırmayacak.

Kıskancın sükûneti gürültüyle doludur. Halil Cibran

Kıskançlık tek başına gelmez; eleştiriyi, kötülemeyi, dedikoduyu, bağımlılığı, isteksizliği ve gücümüzü tüketen tüm diğer davranışları da beraberinde getirir. Mükemmel birer “yorumcu” oluruz ama kendi hayatlarımızı inşa etmekten âciz kalırız.

Kıskançlık bizi başkalarının başarısına tahammül edemeyen varlıklara dönüştürür. Amaç, bedeli acı ve mutsuzluk olsa dahi her zaman başkasından daha çok şeye” sahip olmaktır.

Kıskançlık açlıktan bin kat kötüdür, zira ruhsal açlıktır. Miguel de Unamuno

Meşhur eski bir vecize şöyle der: “Başarıma bakacaksan feda ettiklerime de bak.” Bu kadar dramatik olmaya lüzum yok ama gerçekçi olursak bugün ayrıcalıklı mevki sahibi çoğu insanın bunun bedelini kararlı bir şekilde çalışıp çabalayarak ve kendilerini bir nebze daha geliştirerek ödediğini kabul etmek gerekir. Vakitlerini akıl hocalarını dinleyerek, kendilerini aşarak, özgüvenlerini zedeleyen ve hayallerini gerçekleştirme yolunda engel teşkil eden her duyguyla baş ederek geçirmişlerdir. Bunlar, ektiklerinin meyvesini alana dek pes etmeden devam etmiş olan kişilerdir.

Kapıyı çalarsan açılır,

İstersen verilir,

Ararsan bulunur.

Düşlemek, kendini gerçekleştirmek ve her gün biraz daha gelişmek sağlıklı bir özgüvenin yapı taşlarıdır. Sınırların sadece zihinde olduğunu, kimsenin elindekilere bir başkasından çalarak sahip olmadığını, mutluluğun yeteneklere bağlı olduğunu, değerinin başkasının onayına veya hizmetine sunulmadığını, ödülün alınmayı beklediğini ve önündeki başarının ona ait olduğunu bilenlere özgü davranışlardır.

Kimsenin sizi başkasıyla karşılaştırmaya hakkı yok. Kimseye bakmayın, kimsenin dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin var gücünüzle kendinizi geliştirin.

Kimseyle rekabet etmeyin, kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz. Başkasının vardığı noktaya varmak zorunda değilsiniz, tek amacınız kendi başarılarınızı aşmak ve sınırlarınızı zorlamak.

Kıskançlık her zaman hasta eder, sadece fiziksel sağlığı bozmakla kalmaz, ruhu da yaralar.

Kıskanan kişi sizseniz; Hayattan istediğinizi alamamışsınız ve bunun sebebi bunu yapacak kapasitenizin olmaması.

Kıskanç insanlar sadece başkasının otomobiline bakar, aldığı maaşa göz diker ama durup, bunlara ulaşmak için o kişinin neler yaptığını düşünmezler; sürece bakmaz, sadece sonucu görürler.

Bizi kıskananların sayısı, becerilerimizi doğrular. Oscar Wilde

Kıskanmak yerine imrenin. Kıskançlık (envidia) kelimesi görmeden gelir ve “görüyorum” anlamındadır. imrenme de Cadmiración) Latinceden gelir ve “…a bakıyorum” demektir. Kıskanmanın anlamı “kötü gözle bakmak” iken imrenmek “birine bakmaktır”. İkisi de bakmakla alakalıdır ama bir farkları vardır: Kıskançlık beraberinde öfkeyi getirirken imrenmek motive eder.

Kıskanmanın anlamı “seni mahvetmek için bakıyorum” iken imrenme “nasıl başardığını öğrenmek için bakıyorum” dur.

Başkasının başarısı, harekete geçmeniz, konfor alanınızdan sıyrılmanız ve ileri doğru atılım yapmanız için bir fırsat olmalı.

Büyük nimetler, büyük başarılar, düşmanlarınızın kıskançlığı yüzünden mahvolmayın diye genellikle yavaş yavaş gelir.

Aldığımız bütün kararlar hislerimize, bütün hislerimiz de düşündüklerimize dayanır.

  • Kişinin başarısı yol açtığı tantanayla, kullandığı dille değil, düşünce biçimiyle ölçülür.
  • Başarılı kişi düşünceleri sayesinde ayırt edilir.
  • Başarılı kişi asla kıskançlığa kapılmaz, zira aklı kendi planlarında ve hayallerindedir.

Eğer düşünceleriniz dar, zihniniz sınırlıysa hedefinize ulaştığınızda elbette böbürlenirsiniz. Ancak zihniniz ve hedefleriniz sınırsızsa her daim fethedecek başka alanlar, düşlenecek başka şeyler olduğundan kendinizi asla mutlak güç gibi hissetmezsiniz.

  • Sahip olduklarınızın kıymetini bilin.
  • Kimseden bir şey beklemeyin.
  • Sınırlarınızı aşın.
  • Sadece zahmete değer şeyler için mücadele edin.
  • Dinlenmeye zaman ayırın.
  • Bilge insanlardan tavsiye alın.
  • Sevdiklerinize sevgi ve şefkat gösterin.

Unutmayın: Amacınıza ulaştığınızda başkaları için de bir nimet olun. Vermeyi bilen daha çok alır.

  • Pek çok kişi her gün yaptıkları iş veya aralarındaki bağ ne olursa olsun başkalarını küçük düşürmekten ve aşağılamaktan zevk alıyorlar.
  • Beğenmek bilmeyen, bir şey yapsanız sizi eleştirir, yapmazsanız da harekete geçmediniz diye yargılar. Uzmanlık alanı bu çelişkili, muğlak mesajlardır. Beğenmek bilmeyenler bugün sizi göklere çıkarırken yarın bir anda yerin dibine sokar.
  • Beğenmek bilmeyenlerin taktikleri:
  • Maskelerin arkasına saklanırlar: dost, hatta kardeş rolüne bürünürler.
  • Ne yaptığınızla ilgileniyormuş gibi davranırlar ama akılları sizin yaptığınız işten nasıl çıkar sağlayacaklarındadır.
  • Sivri dilli ve alaycıdırlar.
  • Daha sonra onları kendi lehine kullanmak için kusurlarınıza büyüteçle bakar, böylece gereken anda küçük düşmenizi sağlayarak sizi kendi avı ve kurbanı haline getirir.
  • Kendinizle ilgili yaptığınız eleştirilere ve şikâyetlere kulak kesilir, zamanı gelince bunları gündeme getirerek itibarınızı ve gücünüzü zayıflatır.
  • Hatalarınızı büyüterek başarılarınızın ve iyi işlerinizin değerini olabildiğince azaltır.
  • Kendi âcizliği onu dehşete düşürür.
  • Hep o haklıdır ve önüne çıkan konuları, mevzuları mükemmel derecede bilen bir tek odur.

Beğenmek bilmeyenin amacı sizin özgüveninizi yok etmektir. Öyle sinsidir ki kurbanı, o kişiye verdiği kozların da, manipülasyonunun ne kadar yıkıcı olabileceğini de fark etmez.

Elbette bir an gelir ve o saldırganlık kendilerine döner, sonrasında psikosomatik bir hastalığa dönüşecek olan suçluluk duygusu dolu bir depresyona gömülürler.

Çıkarımımıza göre beğenmek bilmeyen kişi, bir zamanlar kurban pozisyonundaydı.

Kendini abartmak, aşağılık hissinin üstesinden gelmeye birebirdir. Jay Carte

Bunlar potansiyellerini kullanamamış, hayallerini gerçekleştirememiş, kendilerini geliştirememiş olmanın verdiği hayal kırıklıklarını ve güvensizlikleri diğer herkese yansıtan varlıklardır. Sadece sizi küçük düşürüp aşağıladıklarında kendilerini bir an da olsa önemli biri gibi hissedebilirler.

Beğenmek bilmeyen kişi, hayatın ona sunduğu bütün iyilikleri bastıran ve reddeden korkmuş bir çocuktan fazlası değildir.

Düşmanın ne kadar iriyse onu yenmek o kadar kolaydır. Biti tırnakla öldürmek, öküze bıçak saplamaktan zordur. Anonim

Zihnimiz diğerlerinin söylemek istediklerini yorumlamaya çalıştığında kendimizi, yorumladığımız biçimde hissetmeye başlarız.

Bunun gibi insanların söylediklerine kulak verirsek hayatımız için olabilecek en kötü kararları almaya başlayabiliriz.

Bir şey üzerine ne kadar düşünürsen o, o kadar senin gerçekliğine dönüşür. Odaklanma Yasası

Bir zamanlar maruz kaldığınız kötülemenin etkisinden çıkmak için ilk yapmanız gereken kendi iç dünyanızı değiştirip düzene sokmak ve en içteki çemberinize kimleri alacağınıza karar vermektir.

Düşmanı yenmek zafer ise insanın kendini yenmesi daha büyük bir zaferdir. José Francisco de San Martín

Peşinden eylem gelmeyen sözler hiçbir işe yaramaz. Demosthenes

Öfkeye ve sözlü şiddete sınır koyabilmek sağlıktır.

Nazik dil hayat ağacıdır, nazik insan ağzından çıkan sözlerden memnundur ve başarılarının haddi hesabı yoktur.

Üstünde düşünmek üzere aşağıdaki soruyu bir kenara not edin:

Karakterinizin hangi yönleri üstünde çalışmanız gerek? Öfke, sinir, sıkıntılar, korkular, suçluluk duygusu?

Yalnızca size ait olan yetenekler, beceriler, potansiyeller mevcut ve bunlar siz kullanasınız diye yaratıldı; oysa çoğunlukla maske takmayı, rol yapmayı seçiyor ve gerçekte kim olduğumuzu göstermiyoruz.

Bu maskelerin sizin yaşamınızı saçmalaştırdığını, yavaş yavaş duygularınızı esir alıp sizi onlara bağımlı hale getirdiğini unutursunuz ve farkında olmadan başkalarının olmanızı beklediği kişi rolünü oynamak için gitgide daha fazla maskeye ihtiyaç duyarsınız.

Gerçek değişiminiz, maskeyi çıkarıp herkesin karşısına kusurlarınız ve erdemlerinizle, kendiniz olarak çıkmaya karar verdiğinizde başlayacaktır.

Geçmişte takılıp kalırsanız geleceğe adım atamazsınız.

Batağa saplanmış olabilirsiniz, borsa aleyhinize iniyor veya çıkıyor olabilir, hatta belki işyerinde size bir tuzak bile kuruluyor olabilir ancak sizi başarıya veya başarısızlığa götürecek olan her sabah kalktığınızda aldığınız her kararla beslenen değerinizdir. Bir şey yapmak için yanıp tutuşan ama cesareti olmayanlar, hayallerini gerçekleştirmek isteyip de yeterli niteliği taşımadıklarını hissedenler, koşmak isteyip de bacaklarının tutmadığını sananlar uyanmalıdır. Coşku duymayan kimse başarıya ulaşamamıştır.

Bulunduğunuz her alanda en iyisi olduğunuzda bir sonraki seviyeye, bir sonraki mevkiye geçmeye hazırsınız demektir, en sonunda önünüzdeki kapılar siz daha çalmadan açılmaya başlayacaktır.

Ağzımızı açıp bir dizi sözcük söylemek gibi basit bir eylem bile projelerimizin, hedeflerimizin ve amaçlarımızın somutlaşma ve çözüme ulaşma ihtimallerini belirler.

Ağzınızdan çıkan her söz, zor bir durumla karşı karşıya kaldığınızda içinden geçeceğiniz bir kapı olacaktır.

Sözcükler size ya fayda sağlar ya da sizi zarara sokar, itibarınızı ve güveninizi artırır veya yok eder.

Terk edemeyeceğiniz bir hedef, bir hayal, bir amaç var: hayatınız. Bunun için de elinizde sözcükler var: inanç, cesaret, güven, kararlılık, potansiyel, hedef, varış noktası, saygı, irade; bunlar hayatınıza uygulamaya başladığınız andan itibaren o güne dek görmediğiniz bir hızla meyvesini yüzde yüz verecek olan sözcüklerdir.

İyilik, inanç, enerji içeren sözcükleri alın hayatınıza; işinizden, geleceğinizden, şirketinizden, çocuklarınızdan ne umuyorsanız onu sözcüklerinizle yaratın.

Her şeyi paradan ibaret gören ve onu nasıl ele geçireceğinden başka bir şey düşünmeyen kişiler psikopattır! Birinin tek istediği şey güç ise, bir psikopatla karşı karşıyayız demektir. Psikopat için diğer insanlar sadece daha fazla para ve güç elde etmek için kullanacakları basamaklardır.

Yaşamınızda ne zaman başarıya ulaşsanız psikopatlar ortaya çıkar.

Bir başkası hakkında kötü konuşan kişiye karşı dikkatli olun çünkü yarın sizin hakkınızda başkalarına kötü konuşacaktır.

Toksik insanlar çıkarları ne ise ona ulaşmak için kendi özel gündemlerine göre çalışırlar.

Psikopat sadece suçlu değildir: Aile babasıdır, dosttur, iş adamıdır, anlaşamadığımız patrondur, polistir, sanatçıdır, din adamıdır, siyasetçidir ve daha pek çoğudur. Bu türden bir birey hitabet gücü, çekici doğası sayesinde ve ahlaki çekinceleri olmadığı için kolaylıkla istediği noktaya ulaşabilir, herhangi bir güç odağının arkasına saklanmış olabilir.

Herkesi bir süreliğine kandırabilirsin. Bazılarını her zaman kandırabilirsin. Ancak herkesi her zaman kandıramazsın. Abraham Lincoln

Bugün kendinize bir şey katmıyorsanız, kendinizden bir şey yitiriyorsunuz.

Şu ana dek kullandığımız düşünce düzlemiyle inşa ettiğimiz dünyada ortaya çıkan problemleri, o problemleri yaratan düşünce düzlemiyle çözemeyiz. Einstein

Değişim sadece içeriden açılan bir kapıdır. Terry Neill

Unvanlar vasatlara ayrıcalık sağlar, üstünleri utandırır ve aşağıda olanlar tarafından değersizleştirilir. George Bernard Shaw

Hatalarına saygı duy. Hile yalnızca belli bir süre sonuç verir, diğer herkes o hileyi yapmayı öğrenene kadar. İlerlemek için yeni bir oyun gereklidir. Kevin Nelly

Sosyal ilişkilerimizi dönüştürmek, toksik olanlardan kendimizi uzaklaştırmak ve zihinleri değişime, aşmaya, gelişime açık kişileri hayatımıza katmak. İlişki ağınız ne kadar genişse ne kadar çok kişiyi tanıyorsanız hayattaki gücünüz ve etkiniz o kadar artacaktır.

K. Harman şöyle yazmış: “Tarih boyunca toplumdaki temel değişimler devletlerin dayatmasıyla veya savaşların sonucuyla değil zihniyet değişimi ile gerçekleşmiştir; bazen ufak bir değişim çok sayıda insanı peşinden sürüklemiştir.

Düşlerinizi gerçekleştirme yolunda size eşlik edebilsin diye kimsenin değişmesini beklemeyin; önce siz harekete geçin, peşinizden geliyorlarsa güzel, aksi durumda hedeflerinize kendi becerilerinizle ulaşmanın verdiği sevinci ve mutluluğu kimse elinizden alamaz. Siz zihninizin, bedeninizin ve duygularınızın kiracısı değil, sahibisiniz.

Zihin kendi kendinin mekânıdır; cehennemi cennet, cenneti cehennem kılabilir. John Milton

Yollar vasatlara değil, cesurlara aittir. Yaşamı, cesaretini toplayanlar ve mücadele verenler fetheder.

İnsanlar dedikoduya “güzelce bir şekil” verip “düzeltirler”. Daha tutarlı ve inandırıcı olsun diye hikâyeye ufak detaylar eklerler.

Kişiliğiniz bir kayadır, dedikodular da söylentiler de onu yıkamaz. Siz ekip biçmeye devam edin, başkalarının sizinle ilgili ağızlarına geleni söylemelerine aldırış etmeyin.

Mevkiinizde veya görevinizde terfi almak istiyorsanız fırsatını yakaladığınızda yerine getireceğiniz işe uygun olmak için hazırlanın.

Yapabileceklerinize olan inancınız sayesinde deneyim biriktirirsiniz. Çoğu kez beceremediğimizden değil, deneyimsiz olduğumuzdan işler yolunda gitmez.

Vizyon, ileride dışarıdan görülecek bir şeyi bugün içeriden görmektir; diğerlerinin görmediğini zihninizde canlandırmak, duyulmadan duymaktır. Vizyon sahibi olmak, hayali içinde büyütmektir, tıpkı hamile bir kadının içindeki bebeğin tekmesini hissetmesi, onu besleyip büyütmesi gibi.

Mesai size para kazandırır, iş ise sizi geliştirir.

İdeal olanı bir işi sevdiğiniz için yapmanız, o iş sizin sanatınız olduğu için zevkle çalışmanızdır.

Bazı insanlar öyle fakirdir ki sahip oldukları tek şey paradır. Anonim

Planlayın ama asla planlarınıza âşık olmayın; esnek olun ve onları değiştirmeniz gerekirse değiştirin. Araştırmanızı, soruşturmanızı yapın ve hedeflerinize ulaşmak için en iyi stratejiyi seçin.